Baş sadakası veya bedenin zekatı: Sadaka-i Fıtr
Baş sadakası veya bedenin zekatı: Sadaka-i Fıtr |
Dilerseniz öncelikle "sadaka" kelimesini ele alalım. Bu kelime, doğruluk mânâsına gelen "sıdk" masdarından meydana gelmiştir. Samimiyet ve ihlâs mânâlarında da kullanılır. "Fıtr" kelimesi ise, "fıtrat"tan alınmadır. AncakAâlimler, sadaka-i fıtr terkibi üzerinde ihtilâf etmişlerdir. İbn-iÂbidîn merhum, bu ihtilâfları zikrettikten sonra şöyle diyor: "Nevevî'nin Tahrîr isimli eserinde, 'fıtra' sonradan uydurulan bir isimdir; galiba yaratılış mânâsına gelen 'fıtrat'tan alınmıştır. Ebû Muhammed Ebheri'nin açıklamasına göre mânâsı, 'yaratılışın zekâtı' demektir. Sadaka-i fıtr, âdeta bedenin zekâtıdır, denilmiştir. O bakımdan bazıları, sadaka-i fıtra, "baş sadakası ve badenin zekâtı" denildiğini nakletmişlerdir." (Reddü'l-Muhtâr, Ale'd-Dürri'l-Muhtâr, 4/201)
Salebe bin Suayr (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Resûlüllah (s.a.v.) Ramazan bayramından bir veya iki gün önce irad buyurdukları hutbelerinde şöyle buyurmuşlardır:
"Her hür ve köle için, her küçük ve büyük için sadaka olarak; buğdaydan yarım sa' veya hurmadan yahut da arpadan bir sa' nisbetinde veriniz." (İmam Serahsî, el-Mebsût, 3/101) Bu hadîs-i şerifi esas alan Hanefî müctehidleri, "Sadaka-i fıtr vaciptir; çünkü haber-i vâhidle sabit olmuştur" (İ. Mergınânî, el-Hidâye Şerhu Bidâyeti'l-Mübtedî, 1/115) hükmünde ittifak etmişlerdir.
Bu itibarla nisaba mâlik olan hür bir Müslüman, hem kendisi için, hem de fakir olan ma'tuh (bunamış), mecnûn veya küçük çocuğu için ve hizmetinde bulunan köle veya cariyesi için sadaka-i fıtr vermekle mükelleftir. Bu hususta "efendi"nin ehliyetine bakılır. (Ö. N. Bilmen, B. İslâm İlm., s. 362)
Resûlültah (s.a.v.) Efendimizin, "Böyle bir günde (bayramda) siz, miskinleri dilenmekten müstağni kılın (kurtarın)" hadîs-i şeriflerini esas alan Hanefî âlimleri, "Sadaka-i fıtır'ın bayram namazından önce verilmesi müstehaptır" hükmünde ittifak etmişlerdir. (Molla Hüsrev, Düre-ru'l-Hukkâm, fi Şerhi Gureri'l-Ahkâm, 1/195)
Bilindiği gibi sadaka-i fıtr, ramazan bayramının ilk günü ikinci fecrin yani sabah namazı vaktinin girmesiyle vacip olur. Fakat daha önce de verilebilir. Her fıtranın bir fakire verilmesi vaciptir; bir fıtranın bölünerek iki fakire verilmesi caiz olmaz. Çünkü nass (hadîs-i şerif) ile beyan edilen, fakiri veya miskini dilenmekten "müstağni" kılmaktır. Halbuki bir fıtradan azı ile, yani verilecek bir fıtranın ikiye bölünmesiyle bu maksat hâsıl olmaz. (Molla Hüsrev, Düreru'l-Hukkâm, fî Şerhi Gureri'l-Ahkâm, 1/196)
Gerçi bugünkü şartlarda bir fitre ile de ne gibi bir ihtiyacın giderilebileceği ayrıca düşünülmesi gereken bir husustur. O bakımdan bu noktayı da dikkatten uzak tutmayıp ona göre hareket etmenin daha isabetli olacağını hatırlatmakta yarar görüyoruz.
Resûlültah (s.a.v.) Efendimizin, "Böyle bir günde (bayramda) siz, miskinleri dilenmekten müstağni kılın (kurtarın)" hadîs-i şeriflerini esas alan Hanefî âlimleri, "Sadaka-i fıtır'ın bayram namazından önce verilmesi müstehaptır" hükmünde ittifak etmişlerdir. (Molla Hüsrev, Düre-ru'l-Hukkâm, fi Şerhi Gureri'l-Ahkâm, 1/195)
Bilindiği gibi sadaka-i fıtr, ramazan bayramının ilk günü ikinci fecrin yani sabah namazı vaktinin girmesiyle vacip olur. Fakat daha önce de verilebilir. Her fıtranın bir fakire verilmesi vaciptir; bir fıtranın bölünerek iki fakire verilmesi caiz olmaz. Çünkü nass (hadîs-i şerif) ile beyan edilen, fakiri veya miskini dilenmekten "müstağni" kılmaktır. Halbuki bir fıtradan azı ile, yani verilecek bir fıtranın ikiye bölünmesiyle bu maksat hâsıl olmaz. (Molla Hüsrev, Düreru'l-Hukkâm, fî Şerhi Gureri'l-Ahkâm, 1/196)
Gerçi bugünkü şartlarda bir fitre ile de ne gibi bir ihtiyacın giderilebileceği ayrıca düşünülmesi gereken bir husustur. O bakımdan bu noktayı da dikkatten uzak tutmayıp ona göre hareket etmenin daha isabetli olacağını hatırlatmakta yarar görüyoruz.