Header Ads

Said-i Nursi(Said Okur)'nin küfre götüren büyük hataları

Said-i Nursi(Said Okur)'nin küfre götüren büyük hataları
Said-i Nursi(Said Okur)'nin küfre götüren büyük hataları


Said Nursî’nin hemen hemen, bütün risâle’lerinde tekrarladığı (Esâsen, risâle’ler birbirinin usandırıcı birer tekrarından ibârettir.) çok önemli, fâhiş, te’ville, tashîh ile telâfisi mümkün olmayan, “eski Said, yeni Said,” tekerlemeleriyle geçiştirilmeyecek, inananları küfre kadar götürecek hatâ’larla doludur.

FÂHİŞ VE KÜFRÜ MÜLTEZİM BÜYÜK HATA’LAR ZİNCİRİ: 

1- Teslis Akîde’sine sâhip, müşrik Hıristiyan’ların, şehîd olduklarını ve cennete girebileceklerini iddia etmiştir; “Bir zaman, eski Harb-u Umûmî’de, düşmanların, ehl-i İslâm’a ve bilhassa çoluk ve çocuklara ettikleri katl ve zulümlerinden pekçok müte’llim oluyordum. Fıtratımda, şefkat ve rikkat ziyâde olduğundan, tahammülüm haricinde azap çekerdim. 

Birden kalbime geldi ki, o maktûl ma’sumlar şehid olup velî olurlar; Fânî hayatları, bâkî bir hayata tebdil ediliyor; ve zâyi olan malları sadaka hükmünde olup, bâkî bir mal mübâdele olur. Hattâ, o mazlumlar kâfir de olsa âhirette kendilerine göre o dünyevî âfattan çektikleri belâlara mukâbil rahmet-i İlâhiye’nin hazînesinden öyle mükâfatları var ki, eğer Perde-i Gayp açılsa, o mazlumlar haklarında büyük bir tazâhür-ü rahmet görünüp, “yâ Rabbî! Şükür elhamdülillâh” diyeceklerini bildim ve kat’î bir suretle kanaat getirdim. Ve İfrat-ı Şekfat’dan gelen şiddetli te’sir ve elemden kurtuldum.” (Kastamonu Lâhikası, (49), Yeni Asya Neşriyatı, İstanbul, Temmuz 2004, 3. Baskı)...

“Birden ihtar edildi ki, böyle musîbet’lerde kâfir de olsa hakkında bir ne’vi merhamet ve mükâfat vardır ki, o musîbet ona nisbeten pek ucuz düşer. Böyle musîbet-i Semâviyye ma’sumlar hakkında bir nev’i şehâdet hükmüne geçiyor. O musîbet-i Semâviyye’den ve beşerin zâlim kısmının cinayetinin neticesi olarak gelen felâketten vefat eden ve perişan olanlar eğer on beş yaşına kadar olanlar ise, ne dinde olursa olsun, şehid hükmündedir. Müslümanlar gibi, büyük mükâfat-i Ma’neviyyeleri, o musîbeti hiçe indirir. 

On beşinden yukarı olanlar, eğer masum ve mazlum ise, mükâfâtı büyüktür, belki onu Cehennemden kurtarır. Çünkü ahirzamanda madem fetret derecesinde din ve din-i Muhammedîye (a.s.m.) bir lâkaytlık perdesi gelmiş. Ve madem ahirzamanda Hazret-i İsâ’nın (a.s.) din-i hakikîsi hükmedecek, İslamiyetle omuz omuza gelecek. Elbette şimdi, fetret gibi karanlıkta kalan ve Hazret-i İsa’ya (a.s.) mensup Hıristiyanların mazlumları, çektikleri felâketler onlar hakkında bir nevi şehadet denilebilir. Hususan ihtiyarlar ve musibetzedeler, fakir ve zayıflar, müstebit büyük zalimlerin cebir ve şiddetleri altında musibet çekiyorlar. Elbette o musibet onlar hakkında medeniyetin sefahetinden ve küfranından ve felsefenin dalâletinden ve küfründen gelen günahlara keffaret olmakla beraber, yüz derece onlara kârdır diye hakikatten haber aldım, Cenab-ı Erhamürrâhîmine hadsiz şükrettim. Ve o elîm elem ve şefkatten teselli buldum. (Kastamonu Lâhikası, Yeni Asya Neşriyatı/İstanbul/2004 Baskısı/Sahife 79) 

Antakya’lı bir Yahûdî olan (Saint Paul) kısaca, Pavlus, tarafından dizayn edilen günümüz Hıristiyanlığı “Uknûm-ü Selâse”, üç esas, baba, oğul ve Ruhu’l-Kudüs, yâni, teslis akidesini esas alır. Teslis akidesine sahip olanlar, şüphesiz, kâfirdirler. Kâfir’lerin, kıyâmet gününde, Allah’ın rahmetine mazhar olması, hele hele, cennete girmesi, Kur’ân-ı Kerim’in, sarih nas’larına göre aslâ mümkün değildir. Aksini iddia etmek sarih, kat’î naslarla sâbit olanı inkâr veya aksini iddia etmek kesinlikle küfürdür. 

“Şüphesiz, Allah, Meryem oğlu Mesih’dir,” diyenler andolsun ki kâfir olmuşlardır.” (Mâide 5/17)...
“Yahûdî’ler, Uzeyr Allah’ın oğludur, dediler. Hıristiyanlar da, Mesîh (İsa) Allah’ın oğludur, dediler. Bu onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. (sözlerini) daha önce kâfir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan bâtıla) döndürülüyorlar!” (Tevbe 9/30)
Yukarıda meallerini verdiğim âyet’ler ve benzeri diğer âyetler dikkate alındığında, günümüz Hıristiyan ve Yahûdî’lerinin, kâfir ve müşrik olduklarında aslâ şüphe yoktur. 

Müşriklerin, Hıristiyanların, Yahûdî’lerin, münâfıkların aslâ cennete giremeyecekleri, cehennemde ebedî kalacakları ise sayısız âyeti Kerime’nin sarih, kesin hükmüdür.
“(Âyet’lerimizi) inkâr etmiş ve kâfir olarak ölmüşlere gelince, işte Allah’ın meleklerin ve tüm insan’ların la’neti onların üzerinedir.” Onlar ebediyyen la’net içinde kalırlar. Artık ne azapları hafifletilir ne de onların üzerine bakılır.” (Bakara 2/161, 162)...

Devamını sadece abonelerimiz okuyabilirler. Abone iseniz devamını okumak için buraya tıklayınız. Abone olmak için buraya tıklayınız.
Blogger tarafından desteklenmektedir.