Header Ads

İslam’ın hükümlerinin zamana ve mekâna göre değiştiğine inanan bir sözde alim; EBU’L ÂLÂ EL MEVDÛDÎ

ebu'l ala el mevdudi kimdir
ebu'l ala el mevdudi kimdir


Ebu’l Âlâ el Mevdûdî, 1903 yılında Hindistan’ın Hayrabat ilinde doğdu ve liseyi bitirdikten sonra, Delhi’ye gidip gazeteciliğe başladı. Esaslı bir din eğitimi görmeyen Mevdûdî dini konularda da yazılar yazdı. Kendine kâtip olarak seçtiği Niyaz Fetihpuri’nin fikirlerinden etkilendi. Halbuki Hint İslam Uleması, Fetihpuri’nin sapık görüşlerinden dolayı dinden çıktığına dair fetva vermişlerdi.  Mevdûdî, İbn-i Teymiyye ve Cemaleddin Efgânî’nin yolundan gidiyordu. İslam’da Cihad adlı ilk eserini 1927 yılında yazdı. 1933 yılında Tercüman’ül Kur’an adlı aylık gazete çıkarmaya başlamıştır. 1941’de Cemaat’ül İslamiyye Partisini kurdu. Mevdûdî sapık görüşlerini açıktan yaymaya başlayınca, ona ilk reddiyeyi yazan, onu evvelce öven büyük âlim Şeyh Münazır Ahsen’ül Geylani oldu. Sonra Hintli büyük âlimler, Mevdûdî’nin Harici olduğuna dair reddiyeler yazdılar. Pakistanlı alim Muhammed Zekeriyya Kandehlevî, Mevdûdî’nin fikirlerini önce beğeniyordu. Lakin hatalarını görünce ona nasihat mektubu yazdı ve daha sonra da ona karşı reddiye yazdı.  Hindistan’da 1 Ağustos 1951 tarihinde toplanan büyük ulema heyeti, Mevdûdî’nin kurduğu El- Cemaat’ül İslamiyye’nin Müslümanları ayrı bir yola sürüklediğine karar verdiler. Bu karar kitap ve dergilerde yayınlandı. Sonra aynı kararı Pakistan uleması verdi. Aynı karar 22 Şubat 1976’da Hindistan’da yeniden yayınlandı. Mevdûdî, 1979 yılında Amerika’da öldü.

Mevdûdî, Kur’an’ın Dört Temel Istılahı adlı eserinde şöyle diyor: “İlah, Rab, İbadet ve din. Kur’an’ın dört temel ıstılahı. Bunları bilen Kur’an’ı bilir, bunları bilmeyen Kur’an’ı bilmez, tevhidi bilmez, şirki bilmez, ibadetin yalnız Allah’a mahsus olduğunu da bilmez. Her kime bu ıstılahlar gizli kalırsa mümin bile olsa o kimseye Kur’an’ın anlaşılması gizli kalır ve mümin olmasına rağmen inanç ve ameli eksik kalır. Bu ıstılahların manalarında Kur’an’ın indiği devirdeki anlaşılandan değişme vaki olmuştur. Bu geniş manalar yerlerini dar ve madut ve mübhem manalara terk etmişlerdir. Bunun iki sebebi var: Arap dilinin zevkinin azlığı ve Müslümanların İslam devrinde doğmuş olmaları. Bu sebeple Kur’an’ın indiği devirde kafirler hakkında kullanılan manaları bilememişlerdir. Bilahare mezkur ıstılahlara Kur’an’ın indiği devirde Kullanılan manaları ile birlikte lugat uleması ve tefsir erbabına da gizli kaldığı için insanlar dinin dörtte üçünü anlayamamış, hatta İslam’ın hakiki ruhu kendilerine gizli kalmıştır. Bundan dolayı da inançlarında ve amellerinde eksiklik görülür.”[1]

Devamını sadece abonelerimiz okuyabilirler. Abone iseniz devamını okumak için buraya tıklayınız. Abone olmak için buraya tıklayınız.
Blogger tarafından desteklenmektedir.