Header Ads

Terör örgütüydü baş tacı oldu; el Kaide'nin dönüşümü

Terör örgütüydü baş tacı oldu; el Kaide'nin dönüşümü
Terör örgütüydü baş tacı oldu; el Kaide'nin dönüşümü


"El Kaide ve ABD Politikasında Konsept Değişimi"


"Suriye krizinden evvel ABD El Kaide’yi Washington’un çok kritik menfaatlerini tehdit eden tehlikeli bir grup olarak kabul ediyordu. Ancak Suriye krizinden sonra bu konsept dönüşüme uğradı."

Press TV 

Suriye krizinden evvel ABD El Kaide'yi Washington'un çok kritik menfaatlerini tehdit eden tehlikeli bir grup olarak kabul ediyordu.  Ancak Suriye krizinden sonra bu konsept dönüşüme uğradı. 



El Kaide 2001 yılında ABD tarafından Afganistan'ın işgali koalisyonunu oluşturmak için ana bahane olarak kullanılsa da, şimdi Suriye'de Washington'un desteğinin tadını çıkarıyor. El Nusra Cephesi El Kaide'nin Suriye'deki kolu olduğunu resmen ilan etti ve Batı hala bu gruba ve bu Arap ülkesindeki diğer terörist gruplara yardım ve silah göndermeye devam ediyor. 

Gelişim meselesi bakımından, ifade hürriyeti, demokrasi ve insan hakları gibi kavramlar ABD ulusal çıkarlarına göre belirleniyor. İfade hürriyeti ancak Washington'un menfaatlerine karşı bir tehdit olmadığı sürece destekleniyor. Amerikalı muhbir Edward Snowden'in durumu ve Press TV gibi bağımsız haber kanallarının yasaklanmasına yönelik çabalar bunun örnekleridir.


ABD çifte standardı insan hakları meselelerini de içerir. İnsan hakları, eğer Washington bir ülkenin uluslararası ilişkilerindeki tutumu veya bakış açısından hoşlanmazsa o ülkeyi hak ihlalleri ile suçlaması için ABD dış politikasında politik baskı uygulamada bir kaldıraç haline geldi.

ABD dışişleri bakanlığı tarafından hak ihlalcisi olarak kabul edilen ülkelere hızlı bir bakışla, insan beş ülkenin isimlerinin tekrarlandığını görebilir: Rusya, Çin, Venezüella, İran ve Küba. Aynı strateji ABD'nin demokrasi hakkındaki pozisyonunu da içerir. ABD, dünya ülkelerinde demokrasinin yerleşmesini istediğini iddia eder ama gerçekte, ABD söyleminde demokrasi, belli bir ülkenin yöneticisinin Amerikan politikalarıyla uyum içinde olması anlamına gelir ve şayet bir yönetici bağımsız veya Washington'a muhalif bir bakış açısına sahipse, iç politikalarında hatasız olsalar ve demokratik araçları kullansalar bile, yine de Washington onları anti demokratik olarak yaftalayacaktır.

Bunun en iyi örneği demokratik şekilde seçilmiş ilk cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin ordu tarafından devrildiği Mısır'dır. ABD yetkilileri Mursi ABD ile aynı hizaya gelmeyecek bir kişi olduğundan bu olayı bir darbe olarak isimlendirmediler.

Yüzlerce uluslararası gözlemcinin varlığına rağmen, ABD destekli aday Henrique Capriles seçimi kazanmadığı için ABD'nin seçim sürecini demokrasi dışı olarak nitelediği Venezüella bir diğer örnektir.

ABD çifte standardı terörizmi de içerir. Washington'un düşüncesinde iki tür terörizm vardır: iyi terörizm ve kötü terörizm. İyi terörizm ABD menfaatlerine uygundur ve Washington her nereye doğrudan müdahale etmek istemezse bu terörist ajanları kullanır. ABD'nin, yetmişten fazla yolcunun ve mürettebatın ölümü ile sonuçlanan, Küba'dan Venezüella'ya giden bir yolcu uçağını bombaladığını itiraf eden uluslararası terörist Luis Posada Carriles'e iltica hakkı sağlaması bir örnektir. Her nasılsa, bir Amerikan mahkemesi onu tüm suçlamalardan aklayıp iltica hakkı sağladı.

Terörizm için ABD desteği Siyonist rejimin politik ve finansal açıdan desteklenmesi şeklinde de gerçekleşir. İsrail'in Siyonist rejimi, kısmen ABD tarafından finanse edilen Knesset'te (İsrail Meclisi) direniş liderleri ve Filistinli komutanların öldürülmesi için hedeflenmesi planlarını onayladı.

ABD Kongre Araştırma Servisi tarafından verilen bir habere göre, Washington tarafından İsrail rejimine verilen finansal yardım 2012'de toplamda 1.3 milyar Amerikan dolarını buldu. Bu miktar İsrail'in askeri bütçesinin yarısıdır.

Bu habere göre, İsrail tarafından ABD'den alınan para, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yeniden inşa çabaları için ABD'den para alan 15 Avrupalı ülke tarafından alınan toplam yardımdan çok daha fazladır.

Bu, 2.1 milyar dolar değerinde olmasına rağmen, ABD'nin İsrail ordusunu işgal altındaki Filistin'deki yedek cephaneliği kullanmak için yetkilendirmesidir.

Yeni ABD söylemindeki dönüşüm El Kaide konseptinde de görülebilir. ABD El Kaide'yi Afganistan'ın Tora Bora dağlarında kurdu ve üyelerini Sovyetler Birliği'ne karşı silahlandırdı. Eski ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ofisindeki son günlerinde El Kaide'nin oluşumunda ABD rolünü doğrulamıştı.

Clinton açıklamalarında, hatırlayalım ki, Afganistan ve Pakistan'da savaştığımız bu kişiler (El Kaide ağı), 20 yıl önce finanse ettiğimiz aynı kişilerdir, dedi. O, ABD Rusları Orta Asya'da kontrol etmek için bu terörist grubu kullanmayı denedi, dedi ve ekledi; eski ABD Başkanı Ronald Reagan olduğu kadar, Demokratlar tarafından yönetilen kongre de bu hareketi destekledi.

11 Eylül vakasını takiben El Kaide bir numaralı ABD düşmanı haline geldi. O zaman, birçok bilgin ve uzman bu olayların Orta Doğu bölgesine girmek için yeni bir ABD oyunu olduğuna inandı. On yıl sonra, El Kaide sadece varlığını sürdürmekle kalmıyor, bilakis Washington'un finansal ve askeri desteği ile Siyonist rejime muhalif ve bağımsız hükümetleri devirmeyi deneyen El Nusra Cephesi gibi yeni gruplar kılıfında devam etmeyi de başarıyor.

Bir tarafta, El Kaide ülkelerin içişlerine karışmak için bir bahane olarak CIA tarafından yaratılmış bir varlık olarak değerlendirilebilir. Buna göre, 11 Eylül olayları ABD kamuoyunu ve dünyayı manipüle etmek için sahnelendi denilebilir. El Kaide'deki bazı kollar zamanla çok fazla Amerikan karşıtı inançlarla şekillendi.

Diğer taraftan, El Kaide, Afganistan'ın Sovyet işgali süresince ABD'nin finans ve askeri desteğiyle güçlendirilen, Sovyetler Birliği'nin dağılmasını takiben Washington'un silahsızlandırmayı denediği ancak grubun hükümetler dışı tabiatı sebebiyle başarısız olduğu,  radikal görüşleriyle bağımsız bir grup olarak tanımlanabilir.

Bu senaryoda, 11 Eylül olayları onları ortadan kaldırmak için CIA tarafından kullanılan bir tuzaktı. Ama maalesef, ABD yetkilileri El Kaide'nin yok edilmesi yerine onları ABD ve Siyonist karşıtı hükümetleri devirmede bir silah olarak kullanacakları daha iyi bir sonuca ulaştılar. Suriye'deki ABD desteğindeki El Kaide bunun için bir örnek olacaktır. İyi El Kaide ve kötü El Kaide ABD stratejik söylemine giriş için en yeni kavramlardır.

medyasafak.com

Blogger tarafından desteklenmektedir.