Header Ads

Hazır ol cenge, istersen sulhu salah

Hazır ol cenge, istersen sulhu salah
Hazır ol cenge, istersen sulhu salah



Yavuz Sultan Selim Han gösterişten hoşlanmaz, sadeliği severdi. "Mücevveze" yerine kendi adıyla anılan "selîmî" kavuk giyer ve "Vezirlerin ve beylerin süslü giyinmeleri, padişahlarına saygıdan ileri gelir. Biz kime şirin görünmek için süslü giyinelim ki? Bizim padişahımız, (yani Allâhü Teâlâ) vücudun dışına değil, içindeki cev­here bakar." derdi. Sadrazam dâhil devlet adamları da saygıda kusur etmemek için sade kıyafetler giyerlerdi.



Derken bir gün Venedik Elçisi Antonyo Jüstinyani'nin İstanbul'a geleceği ve huzura çıkacağı duyuldu. Sadrazam ve devlet erkânı bu halden çok sıkıldılar. Çünkü hem hünkârın, hem de kendilerinin kıyafetleri pek sadeydi. Bir yabancı devlet elçisinin onları bu halde görmesini istemiyorlardı. Sadrazam Hersekzade Ahmed Paşa, pa­dişaha arz etti. Padişah, beklenenin aksine; "Doğru," dedi. "Herkesin yeni elbiseler giymesi münasiptir." Vezirler ve devlet adamları, hemen kıymetli elbiseler diktirdiler. Elçinin geleceği gün Yavuz Sultan Selim Han arz odasındaki tahtına sade kıyafeti ile oturmuş, meşhur kılıcını tahtın basamağına koymuştu. Karşı pencereden gün ışığı vurdukça kılıcın parıltısı göz kamaştırıyordu. Bir müddet sonra huzura kabul olunan elçi, namesini takdim etti. Hünkâr, bir müddet sonra gitmesine izin verdi. Padişah, Hersekzade Ahmed Paşa'ya: "Paşa, elçiye sor bakalım, bizi nasıl bulmuş?" dedi. Hersekzade yer öperek çıktı.

Dönünce: "Sordum saadetli hünkârım, 'padişahın kılıcının parıltısından kendilerini göremedim bile!' dedi." Padişah "İşte, kılıcımız keskin ve parlak olursa düşmanın gözü bizi görmez...

Ama, Allah esirgesin, bir gün kesmez olur ve parıldamazsa, bizi hem görür ve hem de bize tepeden bakar!" dedi.




*Sulh ve emniyet istersen her zaman düşmanına karşı harbe hazır bulun. (Abdulhak Molla)
Blogger tarafından desteklenmektedir.