Header Ads

İmam-ı Zehebi'nin İbni Teymiyye'ye Nasihatı

İmam-ı Zehebi'nin İbni Teymiyye'ye Nasihatı


En-Nasihatü’z-Zehebiyye li İbn Teymiyye

Bütün hamdler Allah’a olsun. Ey Rabbim! Bana merhamet et, suçumu bağışla, benim imanımı koru! Günahıma karşı az kaygı gösterdiğime kaygılanıyorum. Yazıklar olsun! Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sünnetinin ve ehlinin ortadan kaybolmalarına da teessüf ederim. Bu nedenle, ağlamakta bana yardım edecek mümin kardeşlerime iştiyakımı bildiriyorum. İlmin çıraları (ışıkları), takva ehli, hayırların hazineleri olan insanların ortadan yok olmalarına dair vay kaygılı halime! Helal para ile kafa dengi bir kardeşin bulunmasına ah çekerim. Kendi ayıpları, onu başkasının ayıplarıyla uğraşmaktan alıkoyana ne mutlu! Helak o kimseyedir ki, başkasının ayıplarıyla uğraşması, onu kendi ayıplarını görmekten alıkoymuştur. Ne zamana kadar, kardeşinin gözünde çöpü görüp de gözündeki merteği unutacaksın. Ne zamana kadar kendini cakalı tabirlerle övüp, alimleri kınayıp halkın gizli hallerin, araştırmaya çalışacaksın?

Evet kendini haklı göstermek için bana şunu diyeceğini biliyorum: “Ben ancak İslamiyet kokusunu almayan ve Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’in getirdiği dini bilmeyenlerin aleyhinde konuşuyorum. Bu ise İslamiyet’te bir cihaddır”

Evet Vallahi gıybet ettiği o kimseler, öyle birçok iyi şeyler bilmişlerdir ki, kul onlarla amel ederse zafere ulaşır. Onları ilgilendirmeyen meselelerden çoğunu bilmemişlerdir. Kendisine önemli olmayan şeyi terk etmesi, kişinin İslamiyet’in güzelliğindendir. (diye hadis-i şerif varid olmuştur)

Ey adam (İbn Teymiyye), Allah hakkı için bizden vazgeç. Zira sen gerçekten çok mücadelecisin. Dilinle bilginsin. Rahat duramazsın. Dinde yanlış etmekten kendinizi koruyunuz. Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) çok soru sormayı hoş görmemiş ve bu durumu ayıplamıştır. “Ümmetimin akıbeti hussunda en çok korktuğum şey, dili ile bilgili münafıklardır”, (Ahmed; Ömer b. El-Hattab) diye buyurdu. Haram ve helal meseleleri hakkında bile olsa, çok söz söylemek, kalbi katılaştırır. Hele gözü ve kalpleri körleştiren filozofların küfür tabirlerinin durumu nasıldır? Artık sen düşün!

Vallahi kâinatta gülünç olduk. Sen, ne zamana kadar felsefi küfrün ince ibarelerini meydana çıkaracaksın ki, sonunda biz onları akli delillerle reddetmeye devam edeceğiz. Ey Adam! Sen filozofların zehirli tabirlerini ve eserlerini defaatle yutmuşsun. Beden, zehirleri çok kullanmayla zehir almaya alışır. Allah’a yemin ederim ki, böylece o zehir gizli olarak bedende yerleşiyor. Onda düşünceye, Allah’ı yâd edip O’ndan korkmaya, tefekkür edip sukut etmeye ve Kur’an-ı Kerim tilavet edilen meclise hasret çekerim. Ah o meclise ki, onda iyi zatlardan bahsediliyor. Salih zatların yad edilmesiyle rahmet nazil olur ama, salih zatları ayıplamak ve onlara lanet etmekle, rahmet nazil olmaz. Haccac’ın kılıcı ile İbn Hazm’ın dili öz iki kardeş idiler. Sen de (İbn Teymiyye), bunlardan her ikisini beğendin. Sen, bizi Hıristiyanlarla bir tutuyorsun. Allah’a yemin ederim ki, Müslümanların kalbinde, size dair şüpheler vardır. Kelime-i Şahadet’e dayalı imanın, sağlam olarak kurtulursa sen mutlusun. Sana tabi olan kimse, zındıklığa doğru giden yolunda gittiğinden vay onun haline! Hele o adam, bir de ilmi ve dini de az olup, hakikati iptal ederek nefsani arzusuna uyan birisi olunca, hali daha beterdir. Lakin o kimse zahiren sana yarar sağlar. Eliyle, diliyle cihad edip sana zahirde yardım eder görünse de, batınında, kalbiyle düşmanındır. Çünkü tabilerinin çoğu yanında oturur, sana bağlıların akılları hafiftirler. Avamdan olup çok yalancı, korkusundan dolayı söz söylemekten aciz, kör düşünceli, güçlü hile sahibi veya saf ve salih zekasız kimselerdir onlar. Bu hususta bana inanmıyorsan, adalet ölçüsüyle onların durumlarını araştır.

Behey Müslüman (İbn Teymiyye) ! Eşeğinkine benzer arzunla sen, seni methetmek için mi dünyaya geldin? Ne zamana kadar dediğini doğrulayıp da, iyi zatlara düşmanlık edeceksin; ne zamana benliğine inanıp da iyi kişileri ayıplayacaksın? Ne vakte kadar, arzunu yüceltip kulları küçük düşüreceksin? Ne vakte kadar onunla dostluk yapıp da, zahidlerden tiksineceksin ve ne zamana kadar sahih kitaplarımız olan Müslim ve Buhari’nin bile övülmediği derecede kendini öveceksin? Keşke Sahihayn’daki (Müslim, Buhari kitapları) hadisler, senden selamet bulsalardı. Hatta her vakit onları zayıflatmakta, iptal etmekle, kendi görüşüne göre onlara te'vil edip veya inkar etmekle, onlara hücum ediyorsun. Senin kendini bunlardan men etme zamanın yaklaşmadı mı? Tevbe edip dönme vaktin gelmedi mi? Ölümün yaklaşmadı mı; yetmiş yılının basamağında değil misin?

Evet Allah’a yemin ediyorum ki, kendi ölümünden bahsettiğini hatırlamıyorum. Hatta ölümden bahsedeni tahkir ediyorsun. Benim kavlime bakacağını zannetmiyorum. Vaazımı da dinlemiyorsun. Belki sana yazdığım bu birkaç sayfaya itiraz etmek için, birçok kitap yazmaya büyük gayretin vardır. Sonu gelmeden sözümü kesiyorsun. Sevdiğin adamdan, devamlı intikam almayı düşünüyorsun. Ta ki, elbette sana diyeyim. Sana karşı çok şefkatli ve dost olduğum halde, bana karşı durumun böyle olursa, düşmanlarına karşı durumun nasıl olacak bilmem ki?.. Vallahi, sevmediğin insanlar arasında akıllı, salih ve fazilet sahibi kimseler vardır. Nitekim seni sevenler arasında da yalancılar, facirler, cahil ve tembel, zekasız, yıkıcı kimseler vardır. Aşikare beni sebbedip, gizlice sözlerimden istifade etmene razıyım. “Ayıplarımı bana söylemekle, bana hediye veren kimseden Allah razı olsun!” . Zira ayıplarım günahlarım çoktur. Bunlardan tevbe etmezsem bana yazıklar olsun! Allamü’l-Guyube (Gizli şeyleri çok bilen Allah’a) karşı işlediğim günahlardan dolayı, başıma gelecek rezaletten vay halime! İlacım, Allah’ın afv ve müsamahasıdır. Tevfik ve hidayetidir. Bütün hamdler, alemlerin Rabbine olsun. Allah, Peygamberlerin sonu olan Efendimiz Muhammed’in (sallallahü aleyhi ve sellem), tüm al ve ashabının üzerine salat ve selam eylesin.

Kaynak: Ebu Hamid bin Merzuk, Bera'atü'l-Eş'ariyyin, Bedir Yayınevi, 1994; s.379-380. Tercüme: Emekli Müftü Hasib Seven.

Not: Bu risalenin Ömer Nasuhi Bilmen tarafından yapılmış olan bir başka tercümesi şurada bulunabilir:Ahmed Davudoğlu, Dini Tamir Davasında Din Tahripçileri, 5. Baskı, Huzur Yayınevi, İstanbul 1989; sayfa: 48-51.
Blogger tarafından desteklenmektedir.