Nüfusunun çoğunun müslüman olması, ezanlar okunması, o ülkeyi İslam ülkesi yapar mı?
Bir ülkenin küfür ülkesi ya da İslâm ülkesi olması hususunda karar verilirken, ülkenin nüfusunun ne kadarının müslüman olduğuna bakılmaz.
Bir ülkede, nüfusun yüzde doksan dokuzu Hristiyan olsa, kalan yüzde biri müslüman olsa ve müslümanlar sayıca bu kadar az olmalarına rağmen idarede olsalar...
Devlet tamamen şer'i kaidelere göre yönetilse, bütün hukuk sistemi ve idari sistem şeriata göre olsa...
Bütün hristiyanlar vatandaş değil teba olsa, zımmi olsa, bunlardan ek vergi alınsa ve yine de bu hristiyanlar memur, asker, subay değil muhtar bile olamasa... Müslümanlar bu derece hür, bu derece güçlü olsa...
O ülkedeki Müslümanlar hiç bir sıkıntı, baskı,zorlama ve tehlike altında kalmadan İslam inançlarının ve ibadetlerinin TAMAMINI, istedikleri her zaman ve mekanda açıklayabilse, savunabilse ve uygulayabilse...
İşte orası bile dar'ül islamdır. İslam devletidir.
Tam tersi de geçerlidir. Yüzde birlik gayri müslim nüfus, yüzde doksan dokuzu oluşturan müslümanları yenip idareyi ellerine almış ve İslam'ı tamamen ya da kısmen yasaklamış olabilirler. İşte orası da dar'ül harptir. Orada sayıca çoğunlukta olsalar idareye sahip olmadıkları için müslümanlar inançlarını serbestçe açıklayamaz ve yaşayamazlar. Ancak imkan bulabildikleri sınırlı özgürlük ile yapabildiklerini yaparlar.
Zaten bir ülkenin dar'ül harp ya da dar'ül islam oluşunda İmameyne göre(İmamı Azam'ın müctehid iki talebesine göre) sadece ülkede şeriatın tatbik edilip edilmediğine bakılır. Başka bir şeye bakılmaz.
Bir ülkenin dar'ül islam ya da dar'ül harp olması hususunda nüfusa bakılmaz. O ülkede camilere ve minarelere ve ezana izin verilmiş mi, verilmiş ise ne kadar verilmiş "Almanya'da da verilmiş ama Türkiye'de daha bir başka verilmiş canım" diye ahmakça ya da samimiyetsizce bakış açılarına girilmez. Gerçek bir İslam ülkesi, kısmen de olsa İslam hükümlerini neden yasaklasın? "Eman" sadece kısmi hürriyet demek değildir. Eman varsa, İslam'ın her inanç maddesine ve her ibadet şekline vardır. Öyle ya eman varsa İslami idare vardır. İslami idare varsa ve müslümanlar hakim iseler neden bir kısım İslami esaslara serbestlik, bir kısmına ise yasak uygulasınlar?
Bir devlette İslam ahkamı (hükümleri) uygulamadan kaldırıldı mı, orası kendiliğinden Dar’ül Harb olur. Düşman işgali, müslümanları kırıp geçirmesi ve idareyi zorla alması şart değildir.
Ehli sünnetin muteber kaynaklarına başvuralım:
İbn-i Hummam (rh.a.) “Hicretten önce Mekke Dar’uş Şirk idi." (1)
Alleme Alüsi (rh.a.) "Fetihten önce Mekke Dar’ul Harb idi." (2)
Şemsül Eimme İmam-ı Serahsi (Rh.a.) de “Mekke bir Dar’uş Şirk idi. Çünkü
Mekkenin içerisinde İslam ahkamları icra edilmiyordu.“ (3)
"Bir yerde müslümanlar varsa ve orada namazlar kılınıyor, ezanlar okunuyorsa, oraya dar'ül harp denilemez." diyenlere deriz ki;
İmam-ı Serahsi, Alüsi, İbn-i Hummam “Mekke fetihten önce Dar’ul Harb idi” dedikleri zaman onlar da biliyordu ki o gün Hz. Muhammed (s.a.v) çok sayıda sahabesi de Mekke’de idi. Fakat İslam hakim değildi de ondan Dar’ul Harb oluyordu. Bu nedenle içerisinde İslam ahkamı icra edilmeyen bir devletin nüfusunun %99'u müslüman olsa dahi o yerin Dar’ül Harb olmasını engellemez. Dahası da var ki, bir ülkenin ezici çoğunluğu müslüman iken idareye müslümanların hakim olamamsı muhaldir. Zira gerçekten müslüman olan toplumlar üzerinde bu kadar önemle durulan cihad farzını terk etmezler, devletin islam devleti olmayışından dolayı da itikadi ve ameli hususlarda rahat edemezler, bir an evvel orayı İslam devletine çevirir, uygulanan ahkamı tamamen İslam ahkamı yaparlar.
İmam-ı Serahsi, Alüsi, İbn-i Hummam “Mekke fetihten önce Dar’ul Harb idi” dedikleri zaman onlar da biliyordu ki o gün Hz. Muhammed (s.a.v) çok sayıda sahabesi de Mekke’de idi. Fakat İslam hakim değildi de ondan Dar’ul Harb oluyordu. Bu nedenle içerisinde İslam ahkamı icra edilmeyen bir devletin nüfusunun %99'u müslüman olsa dahi o yerin Dar’ül Harb olmasını engellemez. Dahası da var ki, bir ülkenin ezici çoğunluğu müslüman iken idareye müslümanların hakim olamamsı muhaldir. Zira gerçekten müslüman olan toplumlar üzerinde bu kadar önemle durulan cihad farzını terk etmezler, devletin islam devleti olmayışından dolayı da itikadi ve ameli hususlarda rahat edemezler, bir an evvel orayı İslam devletine çevirir, uygulanan ahkamı tamamen İslam ahkamı yaparlar.
DÜNYADA HİÇ İSLAM DEVLETİ YOK!
► Vatandaşının yarısı bile Müslüman olan bir ülkede bir genel kurmay başkanı çıkıp da, laiklik adına, Hristiyanlık adına v.s. adına darbe yapamaz. Es kaza yaptı diyelim, bu darbeyi ayakta tutamaz.
► Nüfusunun yarısı bile Müslüman olan bir ülkede her caddede onlarca güzellik merkezi, tekel büfe, toto-loto bayii olamaz. Toplum çılgınca bir çıplaklık, kumar, fuhşiyat, hırsızlık, arsızlık, güvensizlik içinde bulunamaz.
► Nüfusunun yarısı bile Müslüman olan bir ülkede gencecik kızlar neredeyse çırılçıplak gezemez. TV'ler, gazeteler ve dergiler o derecede müstehcen olamaz.
► Nüfusunun yarısı bile Müslüman olan bir ülkede genel evler resmen faaliyet gösteremez. Kaldı ki bunlardan vergi almayı kimse teklif bile edemez. Vergi madalyası takmak mı? Onu yapmak isteyeni o milletin elinden kimse kurtaramaz.
► Nüfusunun yarısı bile Müslüman olan bir ülkede kamu kurumlarında İslam'ın en temel/en meşhur emirlerinden biri olan başörtüsü ve namaz yasaklanamaz. Kadın erkek memurlar ve memureler bir arada, tesettürsüz ve birbirlerine çok yakın olabilecekleri şekilde çalıştırılamaz. Liseler, üniversiteler bu derece iğrençleşemez. Kantinlerde kılıf ve doğum kontrol hapı satılamaz. Üç beş zibidi ekranlara çıkıp hemen her gün başörtüsüne dil uzatamaz.
► Nüfusunun yarısı bile Müslüman olan bir ülkede Müslümanlar öşrün, fıkhın, şeriatın, muamelatın ne olduğunu, İslam'ın miras hukukunu olsun bilip tatbik ederler. Bunların bile bilinmediği ve duyulmadığı bir ülkede nüfusun yarısı bile Müslüman değildir. Eğer nüfusun yarısı bile Müslüman olsa, o ülkede İslam'ın hükümleri tam olarak tatbik edilemese de en azından tam olarak bilinir ve nüfusun yarısını temsil eden Müslümanlar her gün her gece bu hükümleri tatbik etmek için neler yapmaları gerektiğine bakarlar. Böyle gayret gösterirler.
► Şayet bir ülkede nüfusun yarısı bile Müslüman olsa, bunlar emr-i bil ma'ruf ve nehy-i anil münker farzını eda etseler, İslam'ın emir ettiği cihad farzını yerine getirseler o ülke süt liman olur. Ve böylece müslümanların o ülkede ezilmesini bir kenara koyun, nüfusun geriye kalan diğer yarısı gönül rızası ile Müslümanların idaresine ve İslam idaresine girerler.
► İşte Nüfusunun yarısı bile Müslüman olmayan bir ülkede bir veya bir kaç siyasi parti ya da cemiyet, kendilerini on numara Müslüman zan edip her meselede cehaletleri ve kuru akıl ve mantıkları ile yüz binlerce, milyonlarca müslümanı peşlerinden sürüklerler ve dar'ül harp denen şeyin kelime manasını bile doğru düzgün bilmezlerse orası tam anlamı ile ŞENLİK olur.. EVLERE ŞENLİK OLUR... Onlarca yıl geçer, hatta yarım asırdan fazla süre geçer siyasi liderler göçer gider ama İslam davası ve Müslümanlar yerlerinde sayarlar.
► Yerden bitme bir zibidi askerin başına geçip bütün müslümanların dini ile dalga geçer, namlunun ucunu birazcık gösterir ve meydandan ilk önce Müslüman(!) siyasi liderler kaçarlar.
► Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir İslam devleti yok. Bu kafayla da bir yüz elli sene daha olmaz. Artık siyasal islam denen kokuşmuş akımdan ve kendini bu millete büyük kurtarıcı gibi tanıtmış parti lideri çapsızlardan, cahillerden davamızı kurtarma vakti. Alimlere tabi olma vakti. Zira Türkiye nüfusunun yarısı bile, hatta sözde İslami mücadele verenlerin ciddi bir kısmı bile, İslami çerçeveden bakınca "Müslüman değiller." Dünyada şeriat ile idare edilen tek bir İslam devleti de yok.
Hadis-i şerifin ifadesi ile "Allah bu ümmeti, ağzı cerbezeli laf yapan münafık din alimlerinin şerlerinden muhafaza buyursun"
1- Feth’ul Kadir C.6 Sh. 178
2- Ruhul Meani C. 21 Sh. 18
3- El-Mebsut C.14 Sh.18
www.AkademiDergisi.com