Header Ads

Hayrullah Karadeniz, utanmaz ve terbiyesiz bir müfteriden başka bir şey değildir. | Mehmet Fahri Sertkaya

akademi dergisi, cemaat, cübbeli ahmet hoca, hayrullah karadeniz, mehmet emre, Mehmet Fahri Sertkaya, münafık, salim dağ, süleymancılar, şizofreni, tarikat,

Bak Hayrullah;




 1-  O derginin adı Genç Akademi idi. Bu Akademi Dergisi'nin onunla uzaktan yakından alakası, bağı, bağlantısı yok. O Genç Akademi ekibinin de Akademi'yi tasvip ettiği yok. Bir kere bize selam verdikleri, destek oldukları, en azından gönülleri ve duaları ile yanımızda olduklarını ifade ettikleri bile yok. Bir aracı şahıs ile olsun, bize böyle bir bilgi geçtikleri yok. Bunlar bizi tasvip etselerdi, kendimizi uzun uzun yoklardık, ''Biz nerede, nasıl bir büyük hata ve samimiyetsizlik yapıyoruz ki böyle bir ekip bizi tasvip ediyor?'' derdik. 


Genç Akademi'nin, hatta UFUK'un ve benzerlerinin, öyle aman aman bir kalitesi, ciddiyeti ve samimiyeti de yoktu. UFUK'un kadrosunun çoğu, sonradan senin gibi cemaatten kovuldular. Mehmet Emre bile... Bu hususları daha önce uzunca izah etmiştim. Geçmişte çıkan gazetelerin ve dergilerin hiçbiri cemaatin resmi yayın organı değildi ve bir bütün olarak tasvip edilmiş değillerdi. 

Bu Akademi Dergisi de cemaatin yayın organı değil ama yayınlarının, görüşlerinin, yorumlarının, iddialarının yüzde 99 küsuru, cemaat merkezi tarafından kabul ve tasvip ediliyor. Merkezin, sekiz senedir, bu Akademi Dergisi'nden hiçbir rahatsızlığı olmadı. Aksine, çok çok büyük bir memnuniyeti var. Sürekli hayır dua ediliyor. Sadece, tıpkı senin kovulduğun gibi kovulmak üzere olan lüzumsuzlar var ve onlara "Ya öyle mi, yine mi öyle yazmış, bak bak niye böyle yapıyor bu" mealinde karşılıklar veriliyor. Tansiyon düşürülüyor ve sonra da ne dava ediliyoruz ne de yasaklanıyoruz. Hepimiz hala her programa katılabiliyoruz. Onların çapı da çok çok senin çapın kadar ve merkezin bu taktikleri ile oyalanıp duruyorlar. Merkez onlarla uğraşıp da zaman israf etmiyor. Böyle elinde oynatıyor. Aslında seni çirkin işlerinden dolayı çoktan kovan/uzaklaştıran merkezin Akademi Dergisi'ne karşı tavrını, kendin de, bunca zaman sonra bile olsa, çaresizce kabullenmeye başlamış gibi görünüyorsun. Son çıkarılan fitneleri, kurulan pusuları da merkezimiz, her zamanki o dahiyane siyaseti ile, mükemmel şekilde bastırdı. Hala Cübbeli Ahmet denilen ve merkezimizin çok yıllardır açıkça 'münafık' dediği o şahıs, bizim merkezimizin bizi dava ettiğini, yasakladığını ve diğer iftiralarını somut şekilde ispat edecek. Görmüşsündür, bu hususta kaç kere üzerine gittik, köşeye sıkıştırdık ama ne ispat paylaşabiliyor, ne çıkıp özür dileyebiliyor. Onun da kalitesi senin kadar... Onun eline, sanki merkezin emri imiş gibi hakkımda hazırlanmış şikayet dilekçesini veren, milleti sonsuz saadetinden eden böyle sorunlu bir kişiye hak ettiği muameleyi yapıyorken bizim değil onun yanında saf tutabilen ve o şikayet dilekçesini hiçbir zaman savcılığa teslim edemeyen avukatlar Ömer Çiğil ile Salih Torun'un kalitesi de sizin kadar. Bunları onlarca yayınla, somut şekilde ispat ettiğimizi de biliyorsun. 

 2-  Daha önce, merkezimizin sözde bizi yasakladığı sahte bir yasaklama yazısını paylaşmıştın, sonra Akademi Dergisi Facebook sayfamızın duvarında bir gece vakti sana hitaben karaladığım ve o evrakın sahte olduğunu izah ve ispat ettiğim kısa nottan sonra, hemen ertesi gün profilinden kaldırmıştın. Haftalar sonra, sen avukat Hayrullah Karadeniz, ben üzerine gitmeye devam edince ve de bu kadar yazılı ve sesli yayınımdan sonra bir kere, bir hususta bile, bir restime karşı bile gık diyemeyince, çaresizce bu sahte olduğunu bildiğin sözde merkezden çıkan yasaklama yazısına tekrar sığınmıştın. Şimdi de aynı çirkinliği yapıyorsun. 

'Raporlu bir şizofren' olduğumu, 'Gerçek manada raporlu bir hasta' olduğumu iddia ediyorsun. Bahsettiğin raporu hemen şimdi, kendi profilinde, alemin önünde paylaşamazsan, müfterinin önde gidenisin. Rapor diye, artık herkesin en fazla yarım saatte yaptığı bir montaj görüntü paylaşırsan da müfterisin. Sağda solda kısa bir süre ancak dolaştırılabilen ve karşılığını sağlam verince, sahte olduğunu ispat edince o gün bu gün pek görülmeyen montaj görüntüye sığınabilecek "yapıda" birisi olduğunu, bu güne kadarki davranışların ile ispat etmiş birisin Hayrullah Karadeniz... Oysa avukatsın, istersen bir evrakın gerçek olup olmadığını kolayca teyit ettirebilirsin. 

Bu arada aynı iftiraları atıp duran ama son zamanlarda sesi kesilen Salim Dağ isimli müfteri herifle de yardımlaşabilirsin. Salim Dağ, hala onurunu kurtaracak, iddialarına ya daha doğrusu iftiralarına ispat getirecek, herkes bunu bekliyor ama görünen o ki çaresiz kalmış, suç üstü olmuş, gerçekte ne olduğu gözler önüne serilmiş ve hala hiçbir şeyden nasiplenmeyip, pişman olmayan bir "yapı"da birisi olsa da, bir vicdani sıkıntı duymadığı gözler önünde olsa da, fırsat bulsa aynı şeyi bin kere yapacak olsa da, Akademi Dergisi ve ben Mehmet Fahri Sertkaya karşısında hiçbir şey yapamıyor. 

 3-   Seninle aynı "yapı"da olanlara bu resti uzun yıllardır, sayısız kere çektim ve dedim ki: 

➥ Madem öyle, madem iddia ettiğiniz gibi, iddianızı ispat edip raporu meydana koymanız gerekir ama onu da geçtim, raporu da istemiyorum, 8 senedir 15 binden fazla yayın yapmışım. ''Raporlu şizforen" iftirasını Allah'tan korkmadan, hesaptan korkmadan, kuldan utanmadan ve alemin önünde, hem de basın yolu ile atıp duruyorsunuz ya, 15 bin yayından hangilerinde şizofreni belirtileri var? Hangisinde yalan var? Hangisinde iftira var? Hangisinde bu memleketin ve ümmetin evladına kurulmuş bir tuzak var? Hangisinde ciddiyetsizlik var? 

Benim 15 bin yayınımı inceleyip karşılık vermeni de geçtim. Be utanmaz adam, senin utanmadan, son derece art niyetli şekilde ve on milyonlarca Müslümanı/Süleymanlıyı karalayan, on milyonlarca insanın hidayet bulmasının önüne de set çeken, böyle bir yola böyle iftiralar atan konuşmalarına, yazılarına, sosyal medya paylaşımlarına, çıkıp da küfür etmeden, iftira etmeden, karalama yapmadan cevaplar verdim mi? Verdim... Yanına deliller getirdim mi? Getirdim... Telefonumu verdim mi? Verdim... Sana hitap edip "Beni ara, beş on dakikada ağzının payını vereyim" dedim mi? Dedim... Sana rest çektim mi? Çektim... Sıkıştın mı? Sıkıştın... Karşımda gık diyebildin mi? Diyemedin... Buna rağmen hiç utanmadan, sıkılmadan iftiralarına devam ettin mi? Ettin... Dini Haberler com denilen müfterilere koşup yalan ve iftiralarına devam ettin mi? Ettin... Ne idüğü belirsiz, 3. parti Kamalist TV kanallarına çıkıp devam ettin mi? Ettin...

Senin için ben de söz bitmiş... İşte bu şartlarda sen nesin, ben neyim, buna buraları okuyan herkes kendisi karar versin. Benim en medenice yorumum şu: pek çok gayr-i müslim ile hasım oldum, bana bu kadar seviyesizce karşılık vermediler. 


Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi
Blogger tarafından desteklenmektedir.