Bak şimdi... Oku şuraya yazdıklarımı, ağır mı, hafif mi, sen karar ver | Yeni Şafak paçavrası yazarı Yusuf Kaplan'ın Twitter paylaşımına dair... | Mehmet Fahri Sertkaya
Bak, şimdi... Oku şuraya yazdıklarımı, ağır mı, hafif mi, sen karar ver.
An itibari ile o kim ve sen kimsin, sen karar ver.
'Kahraman' anlamına gelen 'Hero' yazılı tişört ile duruşmaya gelen ''SANIK'',
''Cezaevinden bana üç tişört verildi. Müşteki avukatları hangi tişörtü giymemi istiyorsa getirsinler onu giyeyim. Bu tişörtü bana cezaevi yönetimi verdi. Bugün için duruşmaya katılmayacağım' dedi ve ceza evi yönetimi hakkında soruşturma çoktan başlatıldı ve bu, senin de okuduğun söz konusu haberlere AÇIKÇA yansıdı.
SANIK, slogan atmadı, kimseye hakaret etmedi, taşkınlık sergilemedi, tartışmaya bile girmedi. İnadına o tişörtü giyip mahkemeye çıkacak özelliklere sahip kişilerde hep görülen tavırları hiç sergilemedi. Yaşanana güldü geçti ki, olaylar baştan beri onun iddia ettiği gibi yaşanıyorsa ve bu defa tişörtü de ceza evi yönetimi vermişse, baştan beri iddia ettiği gibi ortada "adalet" diye bir şey olmadığına inanıyorsa, devletin, adalet sisteminin bu haline ben de onun gibi güler geçerdim. Burada gülüp geçebilmek suç değil, herkesin başaramayacağı bir sabır derecesi olurdu.
Hala sadece bir sanık olan ve hakkında kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunmayan Astsubayın, bir tek edepsizliği bile görülmedi ama bu gülüşü bile saygısızlık olarak kayda geçildi. Çünkü mevcut şartlarda, 15 Temmuz tiyatrosu sergileyenlerin talebi ile SANIĞIN, senin kafandan ve senin duruşundan olanların çok sayıda olduğu şu acayip ve neye hizmet ettiği belli olan medyada, milletimize bu şekilde tanıtılması gerekiyordu. Bu isteniyordu.
Üzerinde hero yazılı tişört bulunan SANIĞIN, üzerine atılı suçu işlediğini, vatan haini olduğunu, darbeci olduğunu henüz yargılandığı mahkeme bile ispat edip karara bağlayamadı. Bu mahkeme bunu karara bağlasa bile, adalet olmadığını iddia edip duran sanık, çok muhtemel ki, netice alamayacağını bile bile üst itiraz mercilerine başvurup, kararı temyiz edecek. Yani neyin ne olduğunun kesinleşmesi, hala epeyi bir zaman alacak. Buna rağmen, bu şartlara rağmen sen kesin/somut ve her türlü şüpheden uzak deliller ile ispat edebildiysen, çok da ağır söylememişsin. Yok ispat edememişsen de söylediysen, ben bir şey demem ama birileri çıkıp;
➥ "Asıl sen ahlaksızın tekisin. Hak, hukuk tanımaz vicdansızın tekisin. Müfteri alçağın tekisin. Siyonistlerin AKPKK projesinin köpeğisin. Amerikan askerlerine dua edenlerin, İzmir'i Haçlı seferine merkez üs yapanların, BOP söylemleri ile ümmeti Siyonistlere ve Haçlılara satanların köpeğisin. Zinayı, evlilerin zinasını, misyonerliği, domuz etini, ibneliği serbest bırakanların köpeğisin. 17 Aralık'ta somut delillerle gözler önüne serilmiş binbir türlü suçu görmezden gelip suçlulara kuyruk sallayabilen, kemik atıldıkça daha fazla kuyruk sallayabilen köpeğin tekisin. Gerçek FETÖ'cülerin köpeğisin. Yüz binden fazla suçsuz, günahsız ve haklarında iddianame bile yazılamamış müslümanın, hukuksuz bir şekilde devletten tasfiyesini ve yerlerine PKK'lilerin, Komünistlerin, gizli Ermenilerin, gizli Yahudilerin, bölünme/özerklik isteyenlerin getirilmesini alkışlayabilecek kadar hain bir köpeksin. Yunan burnumuzun dibindeki, kimisi Büyük Ada'dan bile büyük 18 adayı işgal ettiği halde, millet buna isyan ettiği halde müdahale etmeyen CIA güdümlü vatan hainlerinin menfaati ve siyasi çıkarları için, ihanet suçlarını işleyenler için, vatan ve din edebiyatı yaparak yalan yanlış ve hatta iftiralar ile yazılar yazan, gerçekleri bile bile örten ve yalanlara inanılmasını isteyen bir köpeksin. Bütün bunları, dinimizi ve değerlerimizi alet ederek alkışlayabilecek ve parti görünümlü bir suç ve ihanet örgütüne gönüllü hizmet ederken dinimizi de araç edinecek kadar mel'un bir uyuz köpeksin'
derse, bu mealde cümleler kurarsa, sen ne cevap verirsin, o da benim meselem değil. Sizin aranızdaki mevzu olur. Hala savunup destekleyebildiğin ve ismi de Adalet olan, parti görünümlü bir suç, terör ve ihanet örgütü tarafından hukukun ırzına geçildiği bir dönemde, hangi kalem erbabı sana, bu partiye hizmet veren sana karşı bu gibi cümleler yazar, yazabilir, o da ayrı bir husus... Yazarsa haklı mıdır, haksız mıdır ayrı bir tartışma konusudur, herkes kanaatini belirtir, yanına delilini getirir ama kesin olan şu ki, birisi çıkıp, herhangi bir gerekçe ile sana ve benzerlerine karşı bu gibi cümleler yazsa, kendi ipini çekmiş olur. Çünkü yargı emir eri olmuş, senin dinimizi ve değerlerimizi alet ederek şakşakladığın siyasi kadro artık istedikleri kişileri delil, ispat, şahit olmadan istedikleri gerekçe ile istedikleri kadar yatırmayı deniyor, bu da bir yana, artık çok sıkıntı çıkartanları kaçırıp işkence ile öldürüyorlar.
Yalnız, ben medeni bir insan olarak, sana;
➥ 15 Temmuz'un darbe tiyatrosu olduğunu ilk anlardan bu güne, abartısız yüzlerce somut delil ile ispat ettiğimizi... Bu ispatların arasında Tayyip'in o gece, o otelden, ilan edilenden çok farklı bir saatte ayrıldığını, sözde Tayyip'i almaya giden ve sözde darbeci askerlerin, otelin yerini bile bilmeyip etraftakilere adres sorduğunu ispat ettiğimiz delillerin bulunduğunu...
➥ Bu hususlara dair yüzlerce ciddi yayınımıza, Tayyip'in kendisi ve CIA bağlantılı casus danışmanları ve senin gibi sözde gazeteciler dahil hiç kimsenin, hiçbir zaman karşılık bile veremediğini...
➥ Bu yayınlarımıza verilebilen tek karşılığın, Boşbakanlık makamı da bu vahim/büyük suça alet edilerek, hukuksuz bir şekilde yayınlarımıza ve sitelerimize erişim engeli koymak olduğunu... İstersen bu yüzlerce yayınımıza, şu saatten sonra bile olsa senin cevap vermekte özgür olduğunu...
➥ AKPKK'nin aslında ne olduğunu, misyonerlik, vatana ihanet, vurgun, soygun, yalan, dolan, peşkeş, cinayet, katliam, savaş ve terör suçlarına kadar, IŞİD ile ortak petrol kaçakçılığına kadar, organ mafyalarına hizmet için yasa değiştirmesine ve hastahaneler zinciri kurmasına kadar, ülkedeki uyuşturucu ticaretinin ve mafyaların AKPKK'li bakanlarla bağlantılarına kadar, sekiz senedir, abartısız binlerce somut delil ile ispat ettiğimizi...
Hatırlatmak istiyorum.
Sana, bu sanığın geçmişteki ifadelerinden birkaç kısmı göstermek istiyorum. Pek umulmaz ama belki enine boyuna düşünür, değerlendirir ve an itibari ile nerede durduğuna, neleri alet ederek nelere/kimlere hizmet ettiğine, ne gibi veballere ortak olduğuna, nasıl bir yerde/konumda durup da bunlara rağmen bir de dindar ve vatansever bir kimlik yansıtarak kimlere nasıl davrandığına bir bakar, değerlendirirsin. İşte ifadelerinden bazı kısımlar:
➥ "Görev için her zaman tetikteyiz. Malzemeleri hazırlıyorduk. Ortam çok karışıktı. Depoda Çanakkale ruhu vardı. Şarjörlerimiz yeleklerimize sığmıyordu, ama bizler zorla sığdırmaya çalıştık. Biz nereye gittiğimizi anlamadık"
➥ "Bir insan bir gecede terörist olmaz. Ben bir gecede terörist oldum. Burada bulunanların düğünü vardı, ama gelip görevi kabul ediyor. Hangi asker bunu kabul eder"
➥ "Marmaris'e gittiğimizde polisler, ikazda bulunmadan ateş etti. Bunu hala anlayabilmiş değilim. Ben hiç ateş etmedim. Mermilerin altında sürünerek araziye geldik. Araziye gittiğimizde, telefonumu açtığımda Cumhurbaşkanı'na gittiğimizi, oyuna gelerek Cumhurbaşkanı'na götürüldüğümüzü anladım. Taner binbaşı (Taner Berber) rahatsız olduğu için teslim olduk, yakalanmadık. Emniyette ben hukuk olmadığını gördüm"
➥ "Bilinçli olarak hiçbir canlıya ateş etmedim. Tamamen terör örgütü yöneticisinin Marmaris'te tatil yaptığı ve onu almaya gideceğimiz, mukavemetle karşılaşmayacağımız söylendi"
➥ "Taner Berber bize 'Terör örgütü liderine operasyona gidiyoruz. Ölü ya da diri ele geçireceğiz' dedi."
Bir Akademi Dergisi takipçisi, Yeni Şafak paçavrası yazarı Yusuf Kaplan'a dair yazdığımız bu yazımızı kendisine göndermiş ve sonra izah ettiği haller yaşanmış. Zaten bundan da öncesinde, bu yazımızı biz de Yusuf Kaplan'a Twitter üzerinden göstermiştik.
DİKKAT! Bizi, Facebook ve benzeri sansürcü Amerikan/Siyonist sosyal ağlarından sağlıklı şekilde takip etmeniz mümkün değil. Telegram yazılımı kurarak, oradaki Akademi Dergisi grubumuza takipçi olmanız,
en doğru davranış olur. Telegram Akademi kanalının adresi: www.t.me/AkademiDergisi