Çanakkale geçilseydi
Çanakkale geçilseydi |
Bazı hocaların klasik soruları vardır. Bunlar sıkça çıkar
ve talebeye puan kazandırırlar. Mesela orta mektep yıllarında "1. Dünya savaşını hazırlayan sebepleri"
sordu durdular.
Elimize kalemi aldık mı uzun uzun Fransız İhtilali'nin
getirdiği değişimden, kafalarda beliren hürriyet fikrinden, milli duyguların
alevlenmesinden bahseder, faturayı Avusturya Veliahtı'nı öldüren komitacı Sırp'a
kesiverirdik.
Elbette bunlar da etkiliydi ama sanırım asıl sebep rant
meselesiydi. Almanlar denizlerde de güçlenmiş ve sömürülen topraklara göz
dikmişlerdi. Öncelikle (Berlin-Boğaz-Basra) ekseni, bilahare 5B (Baltık-Bükreş-Bosior-Bağdat-Bombay)
hattını ele geçirmeye şartlanmışlardı. Böylece dünyayı yöneteceklerine inanıyorlardı.
Bunun için ne yapıp yapmalı, Osmanlı'yı yanlarına almalılardı. Bu tavır uzak ülkelerde
tek kale maç yapan İngilizleri felaket kızdırdı. Britanya'nın hırslı çocukları
Hindistan'ı iyice sahiplenmişlerdi, kaldı ki Şattü'l Arab ve Süveyş'ten vazgeçmiyorlardı.
Fransızlar ise (biraz da Ermenilerin hatırına) Suriye ve Güneydoğu Anadolu'ya
niyetleniyorlardı. Rusya ayrı bir âlemdi. Bitmez tükenmez insan ve toprak
kaynaklarına rağmen sefalet içindeydi. Sıcak denizlere inemedikçe bu böyle sürüp
gidecekti. Boğazlar vaat edilince düşünmeden "he" dedi, itilaf devletlerinin yanına geçti.
Üç komitacı işbaşında
Osmanlı İmparatorluğu o günlerde çok bunalımlıydı. Abdülhamid
Han hal edilmiş, Beylerbeyi sarayına kapatılmıştı. Yönetime el koyan üçlü çete
Enver, Talat ve Cemal paşalar maceracı ve gözü karaydı. Almanlar özellikle
Enver Paşa'yı avuçlarının içine almışlardı. Alman kondüktörler İstanbul'a
kalkan trenlerin üstüne Berlin-Enverland
yazacak kadar küstahlardı.
Talat Paşa idadi (orta mektep) diploması bile alamamış bir
postacıydı. Ancak mason olunca önü açıldı. İttihat ve Terakki militanlığı ona
Dâhiliye Nazırlığı'nı(İç işleri bakanlığını) getirdi. Ancak o komitacılıktan
vazgeçmedi. Rakiplerini katlede katlede yükseldi ki kanlı Babıâli baskını
bunlardan biriydi. Cenab Şehabeddin'in ifadesiyle "O'nun, ünlü Bulgar komitacısı Sandasky'e taş çıkartacak kadar
habis bir zekası vardı. Ağ ören, tuzak kuran, pusuya yatan, karmanyola çeviren
bir hilekârdı."
Cemal Paşa gittiği her yere darağacı kurduran, karışıklıklarda
önce Müslümanları astıran, müstehzi/alaycı, kibirli ve zalim biriydi. Ermeni
hayranıydı ve bunu saklamazdı. Araplarla aramızı açmak için ne gerekiyorsa onu
yaptı.
O günlerde Almanya'nın İstanbul sefiri Baron Van Wangenheim
toplantı üstüne toplantı düzenler, nefis Türkçesi ile pembe tablolar çizerdi. "Siz doğudan biz batıdan bastıralım.
Hudutlarımız birbirine kavuştuğu zaman bizi kim tutabilir?" derdi.
Nitekim Osmanlı ile bir anlaşma imzalamayı becerdi. Buna göre Rusya itilaf
devletlerine katılır ve Almanya savaşa sürüklenirse Osmanlılar da harbe
gireceklerdi. Anlaşmanın imza edildiği saatlerde Rusya çoktan cephede yerini
almış ve Almanya resmen savaş ilan etmişti. Enver Paşa'nın bunu bilmemesi mümkün
değildi. Sırf Almanların tatlı hatırı için koca İmparatorluğu maceraya sürüklemek
akılla, mantıkla izah edilebilecek bir gaf değildi ama o henüz hayaller âlemindeydi.
Çok geçmedi Goeben ve Breslau adlı iki Alman zırhlısı
Cezayir kıyılarındaki Fransız hedeflerini vurdu. İngiliz donanması tarafından
takip edildiklerini anlayınca bize sığındılar. İngilizler efendi efendi
geldiler ve bu iki geminin karasularımızdan çıkarılmasını istediler. Ancak
Enver Paşa bu iki gemiyi satın aldıklarını ilan etti. Aklı sıra Alman
gemicilere fes giydirip meseleyi halletti. Midilli ve Yavuz adını
alan zırhlıların kumandanı Amiral Souchon
bizim safları kolay kandırdı ve Karadeniz'de talim izni çıkardı. Souchon halatları
toplar toplamaz Rus limanlarına dayandı. Osmanlı bayrağı çekerek Odessa, Kefe ve Novorossisky'i
bombaladı. İki Rus gemisini bir Fransız vapurunu batırdı ki artık savaş kaçınılmazdı.