Edeb, zahirin ve bâtının yani hem için ve hem dışın
güzelleşmesi, güzel ahlâkla bezenmesidir.
Edeb kulda ancak güzel ahlâkların kemâle ermesi ile
tamamlanır. Resûlullâh (s.a.v) Efendimiz: "Ahlâkınızı
güzelleşiriniz." buyurmuştur. Resûlullâh (s.a.v) Efendimiz buyurdular:
"Bir babanın çocuğuna verdiği en
değerli hediye iyi bir terbiyedir."
"Bir adamın
evladına bir edebi öğretmesi bir sâ' mikdarı sadaka vermesinden daha
hayırlıdır." Zîrâ verilen belli bir miktardaki sadakanın sevabı
kesilir. Ebeveynin evladına öğrettiği edeb ise sadaka-i câriye olup çocuk her
işlediğinde sevabı devam eder.
Bütün edeblerin kaynağı Resûlullâh Efendimiz hazretleridir.
Zâhiren ve bâtınan bütün edebler onda toplanmış ve "Beni Rabb'ım terbiye etti ve edebimi de ne güzel yaptı."
buyurmuşlardır. Her zaman Resûlullâh Efendimizin sünnetine uymalıyız.
Allâhü Teâlâ insanı iyiliği ve kötülüğü kabule hazır, edeb
ve güzel ahlâkı kazanmaya ehil ve kabiliyetli yaratmıştır. Hem ıslâh etmek,
hem de ifsad etmek kabiliyeti vardır.
Nefis (kötü ahlâktan) temizlenince işlerini akıl ile yürütür,
zahirî ve bâtınî halleri; içi ve dışı doğru olur, ahlâkı güzelleşir ve edebler
meydana gelir. Ebû Ali ed-Dakkak (k.s) demiştir ki:
"Kul taatı ile Cennete, tâatindeki
edebiyle de Allâhü Teâlâ'ya ulaşır.”
İlim, edeble
anlaşılır, amel, ilimle sahih olur, hikmete amelle erilir.
Enes b. Mâlik (r.a) buyurmuştur ki: "Amelde edeb(e riâyet etmek), onun kabulünün alâmetidir."