Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
"Her kim ilmi
öğrenir ve öğretirse, işte bu kimse göklerin melekûtünde azîm (büyük, ulu zât)
olarak çağırılır."
"Bilmeyene
yazıklar olsun, bilip de amel etmeyene üç defa yazıklar olsun."
"insanlara hayrı
emredip kendisini unutan âlimin misâli insanları aydınlatırken kendisini yakan
mum gibidir."
"Kıyâmet günü
azâbı en şiddetli olan, Allâhü Teâlâ'nın ilmiyle menfaatlendirmediği
âlimdir."
"Kıyâmet günü ‘Âlim
misin, câhil misin?’ diye suâl
olunduğunda hâlin nice olur yâ Uveymir? Eğer âlimim desen ‘İlminle ne amel
işledin?’ denir. Eğer câhilim desen ‘Mâzeretin
neydi de ilim talebinden geri kaldın?’
denir."
İmâm-ı A'zam hazretlerine "Bu ilmi nasıl elde ettiniz?" diye soruldu. Şöyle buyurdular: "İnsanlara anlatmakta cimrilik
etmedim. Başkalarından istifâdeden de bir an geri durmadım. Bir meseleyi
anladığım vakit "Elhamdülillâh"
dedim. Böylelikle ilmim artmış oldu."
İlim takvaya ve Allâh korkusuna vesîle olduğu için şereflidir.
Kimin ilmi Allâh korkusu ve takvâ meyvası vermiyorsa bu ilim vebâldir ve
dalâlete sebeptir. Nitekim Resûlullâh (s.a.v.) şöyle duâ ederlerdi:
|