Header Ads

Peygamber Efendimize vahiy gelmesi ve peygamberlik verilmesi

Peygamber Efendimize vahiy gelmesi ve peygamberlik verilmesi
Peygamber Efendimize vahiy gelmesi ve peygamberlik verilmesi


Hazret-i Muhammed aleyhissalâtü vesselam Efendi­miz sabîliğinden/çocukluğundan beri fevkalâde bir fazîlet ve nezâhet/temizlik içinde yaşamıştı. Kavminin câhilâne törelerinden tama­men uzak idi. Kimseden bir şey okumamış, bir şey yaz­mamıştı. O, bütün cihanın en büyük muallimidir. Onun kalbine bütün ilimleri, irfanları bizzat Hak Teâlâ Hazretleri akıtmıştı. O, tam bir masumiyet içinde kırk yaşlarına yaklaşmıştı. O sıralarda mübarek gözlerine melekler görünür, "Yâ Muhammed!" diye nida olunur, taşlardan, ağaç­lardan selâm sesleri gelirdi. Aklı, zekâsı, maddî ve ma­nevî sıhhat ve kemâli fevkalâde mükemmeldi.

Hazret-i Muhammed sallallâhu aleyhi vesellem Efen­dimiz tam kırk yaşlarına girince fiilen peygamberlik şe­refine nail oldu. Şöyle ki:


Fahr-i Âlem Hazretleri, kırk yaşlarına yakın, senede bir ay kadar Hira dağında bir mağarada Allâhü Teâlâ'nın kudretini ve azametini tefekküre dalar ve ora­dan geçen yolculara yiyecek ve içecek verirdi. Tam kırk yaşına girince ilk altı ay kadar rüyasında gördüğü şey­ler, birer sabah aydınlığı gibi açık bir surette meydana çıkıyordu. Bu altı aydan sonra yine Hira'da iken bir gün Cibrîl-i Emîn geldi, İkra' sûre-i celîlesinin ilk beş âyetini getirdi, kendisini peygamberlikle müjdeledi.

Bundan sonra -üç sene kadar- vahy-i ilâhî kesildi; Kur'ân-ı Mübîn'in âyetleri inmedi. Bundan sonra tekrar Cibrîl-i Emîn göründü, Kur'ân-ı Azîm'in âyetlerini getir­meye başladı. Hazret-i Muhammed aleyhi's-salâtü ves­selam da gerek kendi kavmini ve gerek diğer bütün insanları hak dine davet etmekle vazifelendirildi.

Hazret-i Muhammed aleyhisselâm Efendimizin Allâ­hü Teâlâ tarafından peygamber olarak vazifelendirilme­sine nübüvvet, risâlet denir.

Blogger tarafından desteklenmektedir.