Header Ads

Nedir bu Hüseyin Üzmez meselesi?

Nedir bu Hüseyin Üzmez meselesi?
Nedir bu Hüseyin Üzmez meselesi?


Sadece on yedi yaşında bir lise öğrencisiydi…
Devrin en etkili kalemşörünü yani Selanikli Yahudi dönmesi (Sabetaycı) Ahmet Emin Yalman’ı altı el ateş edip devrin Sabetaycı başbaşkanı Adnan Menderes’in ayaklarının altına yıktığında daha on yedi yaşındaydı…

...Tanınmadan, teşhis edilemeden kaçmayı başarmış ama yakalanan arkadaşlarına yapılan zulümlere dayanamayıp kendi iradesiyle teslim olmayı seçmişti…

Cumhuriyet tarihinin ihanet şebekesi olan, Osmanlı’yı yıkıp yerine kendi fikir ve görüşlerine uygun yeni Cumhuriyeti kuran ve Sabetaycı yada Yahudi Dönmesi diye bilinen kliğin o zamandaki en etkili kalemşörü olan Ahmet Emin Yalman’ı neden vurduğu kendisine sorulduğunda;



“Yalman bir yahudi dönmesidir. Irki cibiliyetinin gereği olarak bu güzellik yarışmalarını tertip etmiştir. Ruslar, Keriman Halis'in Amerikalı askerlerin kucağındaki resimlerini bastırıp, KORE'de savaşan askerlerimizin üzerinden atmışlar ve altına şu notu düşmüşlerdir; -siz burada ölüyorsunuz, Amerikalılar, Avrupalılar sizin kızlarınızı öpüyorlar-. İşte bu yüzden sıktım Yalman' a" demiştir.

Evet… O, yaşıtlarının gençlik hevalarının peşinde koşuşturduğu bir zamanda bu derece milli ve manevi değerlerini dert edinen ve korkusuzca bu uğurda mücadele eden bir gençti…

Yalman ölmedi… Ama yine de tam yirmi sene kesinleşmiş ağır hapis cezası verildi Üzmez’e… On buçuk sene yattıktan sonra tahliye edildi… Hapis hayatında İngilizce öğrenip liseyi dışarıdan bitirdi… Çıkınca da Hukuk fakültesinden mezun oldu ve avukat oldu…
Hapisliğinde Necip Fazıl, Osman Yüksel Serdengeçti gibi kimselerle beraber bulundu. Çıkınca da gerek üniversite hayatında, gerekse sosyal hayatında Türkiye’nin en tanınmış siyasetçi, bürokrat, aydın kişileri ile içli dışlı oldu…

Osmanlı Teşkilat-ı Mahsusa’sının başkanlığını yapmış olan Kuşcubaşı Eşref (Sencer), Üzmez’den manevi oğlu olmasını rica etti ve Üzmez’de kabul etti..

Sağlık Bakanlığı müsteşarı iken ilk defa “Hızır Acil” adı ile Ambulans sistemini kuran kişi oldu… Gazeteciliğe atıldı ve Kalemiyle hizmet etti, ülkesine, milletine ve dinine…

Yalnız diğerlerinden farkı vardı Üzmez’in… Herkesin bilmediği bir takım derin sırları biliyordu… Ortada Türk ve Müslüman gibi gözüken ve tüm Müslüman Türkleri yönlendiren kişilerin asıl kimliklerini çok iyi biliyordu… Yazılarında ve çıktığı TV programlarında onların kurduğu güncel tuzaklara ciddi çelmeler takıyordu… Bütün İslami basının kalemşörlerinin zorunlu demokrat yapıldığı günümüzde bu akıma set olup herkese cesaret veriyor ve canlı yayınlarda “Ben demokrasiye inanmıyorum. Ortada demokrasi yokken biz cihana hakimdik. Şimdi ne oldu? Batının uşağı olduk?” diyordu…
Yetmiyor gösterilenin aksine Masonların ne kadar korkak, aciz ve kendi aralarında problemli olduklarını da sık sık işliyordu..
En son “Hatıralarımı yazıyorum” demesi de belki bardağı taşıran damla oldu…

Ve beklenen oldu…
Malum hadise basına yansıdı…
“Kolama ilaç katılmış, elimde resmi rapor var” dedi duyulmadı… “Yıllardır yanımızda hizmet eden içimizde olan bir ailenin kızları ama yolunu şaşırmış” dedi, duyulmadı…
Kızın öz teyzesi “Kızımızla konuştum, tehdit edilmiş, korkutulmuş, o yüzden böyle bir iftira atmış” dedi ama Sabetaycıların kontrolündeki medyamız bunu da es geçti…

Nihayet, Üniversite profesörlerinin altına imza attığı bir resmi rapor ile kızın hiçbir tacize uğramadığı ve Üzmez’in suçsuz olduğu tescil edilip serbes bırakıldı ama yine olmadı…
Sistem kurulu saat gibi işlemeye devam etti ve Bakan Nimet Çubukçu’nun da büyük gayretleri sonucu Üzmez ikinci kere tutuklandı…

Bütün bu gelişmeler bir gerçeği tekrar gün yüzüne çıkardı.. Türk Masonlarını idare edenler hep Sabetaycılar… Basında, Yargıda, İş dünyasında hep onlar varlar… En kötüsü ise bizden gözüküyorlar ve adilikte sınır-kural tanımıyorlar….

Hüseyin Üzmez’e atılan bu iftiraya inanmanın olsa olsa bir yolu vardır; Bir yazısını dahi okumamış olmak..

Mehmet Fahri Sertkaya
Akademi

Blogger tarafından desteklenmektedir.