Bir Türk CIA ajanının itirafları: “Esad, gitsin de gitsin” diye çılgınca naralar atanlar, bu yazıyı tekrar tekrar okuyun
Bir Türk CIA ajanının itirafları: “Esad, gitsin de gitsin” diye çılgınca naralar atanlar, bu yazıyı tekrar tekrar okuyun |
Ruzi Nazar, Özbekistanlı bir Türk. Hayatı roman olacak ilginç bir isim. 2. Dünya Savaşı’nda Sovyet ordusunun bir askeri olarak girdiği savaşta, Alman ordusuna esir düşünce bu defa Alman ordusunun safına geçip Sovyetlere karşı savaşmaya başlıyor. Savaş sonrasında kurulan yeni dünyada, soğuk savaşın yıllarının bir neferi olarak bu defa Amerika saflarına geçiyor ve emekli olana kadar CIA ajanı olarak görev yapıyor.
Ruzi Nazar’ın hayatını anlatan çok önemli bir kitap yayınlandı. Enver Altaylı’nın kaleme aldığı kitabın adı “Ruzi Nazar: CIA’nın Türk casusu.” Kitapta 11 yıl Türkiye’de de ABD Büyükelçiliği nezdinde CIA ajanı olarak görev yapan Ruzi Nazar’ın pek çok siyasetçiyle olan yakın ilişkisi, 27 Mayıs Darbesi’nde ve Madanoğlu darbe girişimindeki bilgileri yakın siyasi tarihimize yönelik önemli ipuçları veriyor.
Bolşeviklerin, Özbeklere ve diğer Türk asıllı milletlere karşı baskıcı ve asimile edici operasyonları Ruzi Nazar’ın bir CIA ajanı olarak Sovyetlere karşı kin ve düşmanlık besleyen bir istihbaratçı olarak karşı safta savaşmasına yol açmış.
Belli ki Türkiye’de soğuk savaş yıllarında Rusya’ya karşı estirilen “komünizm karşıtı, Amerikan yanlısı” bazı hareketlerin arkasında Ruzi ve arkadaşları var.
Ama benim bugün asıl meselem bu değil. Kitabın bir bölümünde Ruzi Nazar’ın Afganistan’da geçirdiği günler ve Rusya tarafından işgal edilen Afgan topraklarında “şeriatçı Afganlıları Ruslara karşı savaşmak üzere eğiten” CIA ajanlarının faaliyetleri anlatılıyor.
İşte size o bölümden şok eden ayrıntılar:
“CIA, Afganistan savaşı sırasında, Vehhabilerin yalnız parasından değil aynı zamanda onların savaşçı özelliğinden de yararlanmak istemişti. Vehhabi düşüncesini benimsemiş, kâfirlere kaşı savaşı İslam’ın temel şartlarından biri sayan 20 bin Arap mücahit, Suudi devlet bütçesinden aktarılan milyonlarca dolar ve CIA’nın lojistik desteğiyle son derece önemli rol oynadı.
O dönemde “Afgan Arapları” olarak adlandırılan grubun liderliğini Abdullah Azzam yapıyordu. Azzam, CIA’nın koruması altında bütün dünyayı dolaşmış, pek çok ülkede Müslümanları, kâfir Ruslara karşı savaşa çağırmıştı.
Pakistan’da din eğitimi gören okullar aynı zamanda bir askeri eğitim kampıydı. Öğrenciler CIA ajanları tarafından eğitildi. Savaşın ardından ortaya çıkan Taliban, o okullardaki CIA-Vehhabi işbirliğinin bir ürünüydü. ABD’nin başına bela olan Usame Bin Ladin, Afganistan savaşı sırasında CIA desteğiyle gelişmiş ve büyümüştü.”
(Ruzi Nazar: CIA’nın Türk casusu, sf. 399, 400, 417, Enver Altaylı, Doğan Kitap)
Bir CIA ajanı açıkça itiraf ediyor: “ABD, başta Vehhabiler olmak üzere İslamcı grupları kullandı, eğitti, silahlandırdı, bu konuda en başta Suudilerle çalıştı; Taliban da, Usame Bin Ladin de ABD’nin eseri.”
Bugün Suriye’de de aynı senaryo tekrar ediliyor. Başta Suudi Arabistan olmak üzere aralarında Türkiye’den de “Amerikancı şeriatçıların” olduğu yığınla, sakallı-cüppeli takımı bu CIA operasyonunda uşak olarak görev yapıyorlar.
Dün Afganistan’ı kâfir Rusya’dan kurtarmak için Amerikan menfaatleri doğrultusunda CIA ile ele verenler bugün de “Suriye’yi kafir dedikleri Esad’dan kurtarmak için yine Amerikan menfaatleri doğrultusunda “aynı safta buluşuyorlar.”
Pek çoğunun “kullanıldıklarından” haberleri bile olmadığını düşünüyorum. Ama sonuçta ABD’nin Ortadoğu operasyonunda CIA’nin bir neferi pozisyonundalar.
Haberleri olsun veya olmasın; rolleri bu.
“Esad, gitsin de gitsin” diye çılgınca naralar atanlara önerim, yukarıdaki yazıyı tekrar tekrar okuyun.