Header Ads

İslam'da eşcinselliğin cezası nedir? Fıkıh açısından eşcinsellik ve mezheplere göre farklılıklar

fıkıh, eşcinsellik, livata - eşcinsel ilişki, zina, recm cezası, lezbiyenlik, ibnelik, Sevicilik, harun çetin, GAY, fetvalar, tazir cezası,



İslamiyet, insanların fıtratında mevcut bulunan cinselliği elbette tabii/doğal görmüş, ama cinsel ihtiyaçların karşılanmasını meşru yollarla olduğu vakit tasvip etmiştir. Evlilik dışı bütün ilişkileri, toplumu temelden sarsma olarak niteleyip, daima nikâhı tavsiye etmiştir. Bundan dolayı zinaya hoş bakmadığı gibi homoseksüelliğe de hoş bakmamış, bu durumu en temel kaynak olan Kur’an ve sünnette açıkça beyan etmiştir.

İslâm literatüründe konu ferdî/kişisel ve içtimaî/sosyal ahlâk, cinsiyet ahlâkı ve eğitimi gibi açılardan ele alınıp fert ve toplumların böyle bir alışkanlıktan korunması, fertlerin bu tür davranış ve eğilim­lerini önleyici ve tedavi edici tedbirlerin alınması üzerinde durulmuş, fıkıh literatüründe ise daha çok hukukî açıdan bu gruba giren fiillerin suç teşkil etmesinin şartları ve bu fiili işleyenlere uygulanacak ceza yönüyle incelenmiştir.

Temel kaynaklara dayanarak ulema, homoseksüelliğin haramlığında ihtilaf etmemiş(görüş ayrılığına düşmemiş), görüş birliği içinde olmuşlardır. Ancak, bu fiil meydana geldiği zaman verilecek ceza ve alınacak tedbirler hususunda, Kur’an ve Sünnet’in tevilinden/yorumundan çıkan farklılıklardan dolayı ihtilaf meydana gelmiştir. Bu konudaki fikir ayrılığı, livâtanın(erkeğin erkek ile cinsi münasebetinin) zina kapsamında bir suç mu yoksa ondan ayrı başka bir suç mu teşkil ettiği konusundaki farklı yaklaşımlardan, ayrıca bu fiili işleyen kimselere verilecek ceza ile ilgili hadislerin yorumundan kaynaklanmaktadır. Biz ayet ve hadisleri Kur’an ve Sünnet başlığı altında verdik zaten.

İslâm hukukçularının çoğunluğu, Kur'an'da hem zinanın hem livâtanın açık hayâsızlık ve çirkin davranış (fahişe) olarak nitelendirilmesini dikkate alarak livâtayı zinaya kıyas etmiş, bu fiilin zina olarak adlandırılabileceğini ve zina ile aynı hükümleri taşıdığını belirtmiştir.

İmam Şafiî ile Hanefî hukukçularından Ebû Yûsuf ve Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî'ye göre livâta yapan kişiye zina suçunda olduğu gibi had cezası uygulanır; fail muhsan (sahih bir nikâhla bir kadınla evlenip onunla cinsi ilişki kuran birisi) ise recmedilir(zina suçunda olduğu gibi taşlanarak öldürülür), muhsan değilse (bekarsa) 100 celde ile cezalandırılır(Celde kırbaç ya da değnek ile vurularak cezanlandırma şeklidir ki suçlu ne kadar büyük acı çekerse çeksin, ne kadar ciddi sağlık sorunları oluşursa oluşsun, cezası tamamlanır ve geri kalanı iptal edilmez..). Şâfiîler, livâta suçunda failin bekâr olması durumunda kendisine ayrıca sürgün cezası verilmesi gerektiğini ifade ederler. Şafiî (r.h), "Bu âyetle birkaç yönden istidlal edilebilir” demiştir:

1) Lût'un şeriatına göre lûtî(Gay, eşcinsel erkek) recmedilir. Mevcut olan bir hükümde aslolan, nasih ortaya çıkmadığı müddetçe(asıl olanı fesh eden bir başka hüküm olmadığı sürece), devam ediyor olmasıdır. Hz. Muhammed (s.a.s)'in şeriatında da bu hükmü nesheden bir şey yoktur. Binanenaleyh o hükmün devam etmekte olduğunu söylemek gerekir.

2) Hak Teâlâ "O, (peygamberler), Allah'ın hidayet ettiği kimselerdir, o halde sen de onların gittiği doğru yolu tutup ona uy " (En'âm, 90) buyurmuştur. Biz bu ayetin tefsirinde, bu ayetin, bizden önceki ümmetlerin şeriatlarının bizim için de delil (geçerli) olduğuna delalet ettiğini açıklamıştık.

3) Allah Teâlâ, "Onların üzerine bir azab yağdırdık. İşte bak o günahkârların sonu nice olmuştur" (A'râf, 84) buyurmuştur. Ayetin bu neticesinden muradın, başlangıçta bahsedilen "taş yağdırılması" olduğu açıktır. Lût kavmi gibi, eşcinsellik yapanlar da o günahkârlardandır. Çünkü daha önce zikredilen (günah), bu iş idi. Binaenaleyh âyet bu gibi kimseleri de içine alır. Bu sebeple âyetin takdiri, "Allah'ın, bu belli işi yapanlara nasıl azab (taş) yağdırdığına bir bak" şeklindedir. Uygun bir vasfın peşi sıra bir hükmü getirmek, o vasfın, o hükmün illeti ol­duğuna delâlet eder. Binaenaleyh bu âyet, o belli günahın, o belli men eden şeyin (azabın) tahakkukunun illeti olduğunu gösterir. İllet belli olunca, bu illetin olduğu her yerde o hükmün de söz konusu olması gerekir.

İmam Mâlik ve Ahmed b. Hanbel İse Hz. Peygamber'den nakledilen ve livâta yapan kişilerin öldürülmesi ya da recmedilmesi gerektiğini ifade eden hadisleri esas alarak muhsan/evli olsun ya da olmasın livâta fiilinin failine recm(taşlanarak öldürülme) cezası verileceği görüşündedir. Bu hukukçulara göre livâta suçunun ispatı için zina suçunda olduğu gibi dört şahit getirilmelidir. Livâta yapan kişilerin öldürülmesi gerektiğini ifade eden hadisler, aralarında Nesai’nin de bulunduğu bazı hadis otoriteleri tarafından sened yönünden tenkit edilmiştir. Diğer taraftan Resûl-i Ekrem'in livâta yapan kimseyi recm cezası ile cezalandırdığına veya livâtanın cezaî müeyyidesi hakkında hüküm verdiğine dair bir bilgi mevcut değildir.[1]

İmam Şa'bi, Zührî, Malik ve Ahmed b. Hanbel'e göre, bu kimseler recmedilmelidir. Said b. Museyyeb, Atâ, Hasan Basri, İbrahim Nehaî, Süfyan-ı Sevrî ve Evzaî, bu tip suçlar hakkında verilecek cezanın, zina cezası ile aynı olduğu görüşündedirler; yani, bu ceza, suçu işleyenler bekârsa, yüz kırbaç ve sürgün, evliyseler, recmederek öldürmektir. Hatta Hammad bin İbrahim, İbrahim en Nehai’den şu sözü nakletmektedir: “İki defa recmetmek uygun olsaydı livata yapan kişi recmedilirdi.”

İmâmiyye ve Zâhiriyye mezhebine mensup hukukçularla imam-ı azam Ebû Hanîfe livâtayı zinadan ayrı bir fiil olarak değerlendirmektedir. Onlara göre livâta, zinaya kıyas edilemeyeceği ve zina olarak adlandırılamayacağı için ondan farklı bir suç oluşturmakta ve farklı hükümler taşımaktadır. Ebû Hanîfe, üreme organının dışındaki bir yolla kadın ya da erkekle cinsel ilişkide bu­lunmanın zina olarak kabul edilemeyeceğini ve livâta yoluyla nesebin karışma ihtimalinin bulunmadığını ifade ederek bu suçu işleyen kimseye devletin yetkili organlarınca takdir edilecek bir cezanın (ta'zîr) verilmesi gerektiğini belirtir. Bu fakihler ayrıca livâta suçunun ispatı için iki şahidin yeterli olduğu görüşündedir. (Tazir cezaları, para cezası, sürgün, meslekten men gibi cezalardır.)

Diğer taraftan aralarında Ebû Müslim el-İsfahânî’nin de bulunduğu bazı âlimler, Kur'an'da kadınların açık hayâsızlıkta bulunmasıyla ilgili olarak yapılan açıklamanın ardından, "İçinizden iki kişi açık bir hayâsızlıkta bulunursa onlara ceza verin" mealinde bir ifadenin yer almasını erkekler hakkında bir açıklama olarak yorumlamakta ve bu hükmün livâta yapan kişilerle ilgili olduğunu, bu sebeple âyetin hükmü gereğince onlara ta'zîr cezası uygulanacağını ileri sü­rerler. Tabiîn âlimlerinden Mücâhid'in de bu görüşte olduğu nakledilmektedir.[2]

İslâm hukukçularının çoğunluğu, bir kimse aleyhine yapılan livâta ithamının ispat edilmediği takdirde kazf suçunu meydana getireceği görüşündedir. (Şeriat dilinde kazf, zina atmak, yani zina iftirasında bulunmak, demektir. O halde sadece namuslu kadınlara değil, namuslu erkeklere de zina isnad edenler bunu şeriatın belirlediği ölçü ve anlamda isbat edemedikleri takdirde, seksener değnek vurulur.) Ebû Hanîfe ve Zahirîler ise bu tür bir ithamı hakaret ve sövme kapsamına dâhil ederek ta'zîr cezasını gerektiren bir suç olarak kabul ederler. “Lutilik yapana zinaya kasten hadd vurulur. Selef ve haleften bazılarının ve Hanefilerden İmameynin mezhebi budur; İmam Şafii de bu kavle rücu etmiştir(bu görüşe dönmüştür).[3] Ebu Hanife ise, suçlunun ibret olarak, yaptığı suçun durumuyla mütenasip bir şekilde cezalandırılması gerektiği görüşündedir.

Osmanlı’nın en büyük Hanefi âlimlerinden Ebusuud Efendi, eşcinsel ilişki sırasında yakalanan erkeklerin öldürülmelerinin gerektiğine dair fetva verir.[4]

Ayrıca Hanefi mezhebinin muteber kitaplarından Feteva’ya gore tüysüz ve güzel oğlana da bakmak haram sayılmıştır: “Şehvetle bakıp bakmayacağı hususunda emin olsun veya olmasın, kadına bakmak gibi güzel yüzlü tüyü bitmemiş oğlanlara bakmak da haramdır. Zira vasfedilen genç oğlan, kadın gibi güzeldir, kadına arzu duyulduğu gibi ona da arzu duyulur. Kaldı ki kadına ulaşmak imkanından daha çok genç oğlanla bir araya gelmek imkanı vardır.”[5]

Eşcinsel ilişkiye girildiği zaman akrabalık bağı meydana ‘gelir mi gelmez mi’ konusu da konuşulan bir konu olmuştur. Hanefi, Şafi ve Malikler dediler ki; livata nedeniyle akrabalık mahremiyeti oluşmaz. Hanbeliler dediler ki; tıpkı zina gibi livatayla da akrabalık bağı oluşur ve sabit olur. Bir erkek cinsel temasa girdiği başka bir erkeğin, annesi ve kızı ile evlenemez.


Özet olarak mezheplerin homohseksüelliğin fiiliyata dökülmesi sonucunda verilecek ceza hususunda görüşleri şunlardır:

1-Bir insana arkasından temas eden kişiye, zinâ haddi uygulanır yâni, temas eden kişi muhsansa (sahih bir nikâhla bir kadınla evlenip onunla cinsi ilişki kuran birisi ise) recmedilir(taşlanarak öldürülür). Muhsan değilse yüz değnek vurulur. Bu görüş; Said b. Müseyyeb, Atâ b. Ebî Rabah, Nehâî, Hasenü'l-Basri, Katâde, Hanefilerden Ebu Yusuf, Muhammed, kuvvetli görüşüne göre İmam şâfiî ve bazı âlimlerin nakline göre İmâm Mâlik'e aittir.

İmam Şâfiîye göre, pasif durumda olan tarafa da ister erkek olsun ister kadın, ister muhsan olsun ister olmasın yüz değnek vurulur ve bir yıl sürgün edilir.

2-Livâta fiilini işleyen kişi ister muhsan olsun, ister olmasın öldürülür. Bu görüş, Ahmed b. Hanbel, Mâlik b. Enes ve bir rivayete göre İmam Şafiî'ye aittir. Bu görüş, üzerinde durduğumuz hadise muvafıktır.

Lûtîyi öldürme şekline gelince; Üzerine bir bina yıkılır, yüksek bir yerden atılır şeklinde görüşler vardır.

3-Lûtiye had uygulanmaz(taşlanarak öldürülmez ya da yüksek bir yerden atılmaz), ta'zir edilir (kınamaya yönelik cezalar verilir.). Bu görüş de, İmam Azam Ebû Hanife'ye aittir. Hanefi eserlerinden, el-Hidâye'de, İmamı Azamın görüşü şu şekilde delillendirilmiştir.

"Bu hareket bir zina değildir. Çünkü sahabeler onun öldürülüş şeklinde ihtilâf etmişlerdir. Kimisi ateşle yakılmasını, kimi üzerine bir duvar yıkılmasını, kimisi yüksek bir yerden itilip peşinden taş atılmasını v.s. söylemişlerdir. Bu fiilde, çocuğu telef etmek veya neseplerin karışması da söz konusu olmadığı için bu, zinâ manâsında değildir. Her iki taraftan bu işe istek olmadığı için vukuu da nadirdir. Zinaya ise istek vardır. Lûtinin öldürüleceğini bildiren haberler ya siyâseten öldürüleceğine delâlet eder ya da bu fiili helâl görenle ilgilidir."

4-Bâzı Zahirîlere göre, bu çirkin hareketi işleyenlere hiç bir ceza uygulanmaz.
Hattâbî dördüncü maddedeki görüşün, doğruya en uzak olduğunu, insanları bu kötü amele teşvike sebep olacağını söyler.[6]

Bu mezhepler dışında olup homoseksüelliği caiz gören, hatta bir erkeğe böyle bir ilişki teklif edildiğinde kabul etmesi gerektiğini öngören bir mezhep daha vardır ki o da Şia’dan erken dönemde ayrılan Nusayrîliktir. “Bahreyn ve el Ahsâ’da Süleyman bin el Hasan el-Karmatî’den sonra ortaya çıkan bir oğlan, kendine uyan erkeklerin birbiriyle cinsî münasebette bulunmalarını bir nizam olarak koymuş ve hatta kendisiyle cinsî münasebette bulunmak isteyen bir erkeği reddeden gencin öldürülmesini gerekli kılmıştır.[7]

Lezbiyenlik (Sihak)

Kadınlar arası eşcinsel ilişkiye gelince, yani sihakın ilk defa, Kur’an’da helak edilmiş kavimlerden biri olarak zikredilen ashabü’s–ress’in kadınları arasında ortaya çıktığı ve Lut paygamberin kavminde yaygın olduğu rivayet edilmiştir. Sihakın haramlığı konusunda fakihler arasında görüş birliği vardır. Eşinden ve cariyesinden başkasıyla cinsel ilişkide bulunmayı haddi aşmak olarak niteleyen ayet[8], “Kadınlar arasındaki sihak zinadır”;[9] “Kadın kadınla ilişkide bulunursa ikisi de zanidir”[10] “Erkek erkeğin, kadın da kadının avret yerine bakmasın; aynı örtü altında erkek erkeğe ve kadın kadına tenini dokundurmasın”[11] gibi hadislerle erkeklere benzemeye çalışan[12] ve eşcinsellik yapan kadınları Hz. Peygamber’in lanetlediğini ve erkekler ve kadınlar arasında eşcinselliğin yaygınlık kazanmasının kıyamet alametlerinden olduğunu bildiren hadisler sihakın büyük bir günah ve suç olduğu hakkında gösterilen deliller arasındadır. İlke olarak kamu otoritesinin takdirine bırakılan bu cezanın İslam hukuk tarihindeki uygulamaları 50 ya da 100 sopa, sürgün vb. şekillerde olmuştur. Bazı İslam alimleri, Nisa Suresi 15. ve 16. ayetlerde eşcinsellikten bahsedildiğini ve dolayısıyla eşcinselliğin hukuki sonuçlarının Kuran’da belirtildiğini söylemektedir: “Kadınlarınızdan çirkin fiilde bulunanlara karşı aranızdan dört şahit getirin. Eğer şahitlik ederlerse, o kadınları ölüm alıp götürünceye yahut Allah onlara bir yol açıncaya kadar evlerde tutun. İçinizden bu çirkin fiili işleyen ikilinin canlarını yakın. Eğer tövbe eder, durumlarını düzeltirlerse artık onlara eziyet etmekten vazgeçin; çünkü Allah tövbeleri çok kabul eden, çok esirgeyendir.”

Bazı müfessirlere göre bu ayetlerde geçen ve ‘çirkin fiil’ olarak tercüme edilen ‘fahişe’ kelimesinin kapsamına eşcinsellik de dâhil olmaktadır; zira fahişe kelimesi Kur’an’da eşcinsel ilişkiler için de kullanılmıştır.

Yani kısacası, fıkhen homoseksüellik caiz görülmeyip günah sayılmış, ceza kısmına gelince ihtilaflar vuku bulmuştur.

Kaynak: İslam ve Eşcinsellik, Harun Çetin, Etkin Kitaplar, İstanbul 2015, 224 s.
(Eserde çok daha geniş malumat bulabilirsiniz)


[1] Şevkani, Neylü'l-Evtar min Esrari Münteka'l-Ahbar, Beyrut 2012, c. VII, s. 286- 2 87.
[2] Fahreddin er-Râzî, Tefsir-i Kebir, c. IX, s. 231-232.
[3] Selamet Yolları (Büluğu'l-Meram Tercümesi ve Şerhi) I-IV, Tercüme ve Şerh: Ahmed Davudoğlu, İstanbul 2013, c. IV, s. 44.
[4] M. Ertuğrul Düzdağ, Şeyhülislam Ebusuud Efendi Fetvaları Işığında 16. Asır Türk Hayatı, İstanbul 1983, s. 159.
[5] Fetevây-ı Hindiyye, I-XVI, çev. Mustafa Efe, Ankara 1986, c. V, s. 114
[6] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, çev. Necati Yeniel, Hüseyin Kayapınar, İstanbul 2012,  c. XV, s. 160-161.
[7] Abdülkahir Bağdadî, Mezhepler Arasındaki Farklar, (el Fark Beyne’l Fırak), çev. Ethem Ruhi Fığlalı, Ankara 2001, s. 222.
[8] Mü’minun Suresi/5–7.
[9] Nurudddin Ali b. Ebi Bekr el Heysemi, Mecmau’z–Zevaid ve Menbau’l–Fevaid, Beyrut 1967, c. VI, s. 256.
[10] Ebu Bekr Ahmed b. el–Hüseyin b. Ali el Beyhaki, es–Sünenü’l–Kübra, Beyrut 1414/1994, c. VIII, s. 406.
[11] Müslim, “Hayız”, 74.
[12] Buhari, “Libas”, 61.
Blogger tarafından desteklenmektedir.