Ahmet Maranki'yi ne kadar dikkate almalı ve ona ne kadar güvenmeliyiz?
"Ahmet Maranki'yi ne kadar dikkate almalıyız?"
"Kişilik bölünmesi yaşayan, şizofren bir yazarın kafasında yarattığı hayali olaylar..."
Yukarıda gördüğünüz ekran görüntüsü, Ahmet Maranki'nin, yaklaşık bir milyon takipçisi bulunan resmi Facebook hesabından alındı.
Paylaşımdaki dikkat çekici bazı iddialar şu şekilde;
İddia 1: "Erkeklerin Göğüs Büyüklüğü Kadınları Geçmeye Başladı."
Ne kadar ciddi ve abartılı iddia değil mi? İnsanın en dikkatsiz olduğu anda bile, okurken mutlaka dikkatini çekecek kadar aşırı bir iddia. Aşırı şişman olmadığı halde kadın kadar büyük göğüsleri olan bir tek erkek gördünüz mü?
İddia 2: "Çin hormonlu tavuğun yan etkilerinden dolayı tüm tavuk üretimlerini yasaklama kararı aldı."
Tavukları kırıp geçen kuş gribi gibi bulaşıcı hastalık zamanlarında bile, hiçbir devlet tavuk üretimini bütünüyle yasaklamadı. Bu korkunç bir zarar, ziyan, batak demek. Ülke ekonomisine de büyük bir darbe demek ve işsizler kulübüne bir anda yüzbinle yeni üye demek. Zira bunu en başta yem üretecisi var, yumurtacısı var, piliç üreteni var, pazarlama ve dağıtımı var, bütün bu kademelerde işçilik yapanları var. Var da var...
İddia 3: "Normalde 2 ayda olgunlaşan tavuklar, hormon sayesinde 1 ay içinde kesilecek bir hale geliyor."
"Bu ülkede gıda terörü var." şu var bu var diye sürekli paylaşım yapan Ahmet Maranki, tavukların normal şartlarda en az 90 günde yetişip kesilebilecek hale geldiğini de bilmiyor.
Peki bu haber neyin nesi?
Bu haber, son zamanlarda kendisinden sık sık söz ettiren bir mizah sitesine ait. Sitenin adı "Kirpice"
Siyasetten bilime, dinden felsefeye, hukuktan eğitime kadar aklına gelen her konuda tamamen kurgu haber üretiyor bu arkadaş. Sitenin altına da irice yazmış "Sitede yer alan haberlerin hepsi, kişilik bölünmesi yaşayan, şizofren bir yazarın kafasında yarattığı hayali olaylardır. O yüzden bu haberlere inanabilirsiniz ama ciddiye alıp dava açan dombilidir." diye.
Kirpice sitesini daha önce duymuştum ama Maranki'nin paylaşımını okurken bu uydurma haberin kirpice'ye ait olduğunu bilmiyordum. Sadece okurken ciddi ciddi sorguladım. "Tuhaf" dedim kendi kendime ve sonra "Her şey gerçekten aşırı derecede tuhaf ve abartılı" diye ekledim. Sonra bir iki dakikada yazının kritik bir cümlesini seçip arama motorunda aratıp asıl kaynağını bulabildim. İşte bu kadar basit. Hiçbir ciddi haber sitesinde ya da tek bir ciddi gazetenin sitesinde yoktu bu haber.
İnsan yüz binlerce hatta milyonlarca insanı etkilemiş ve dikkatini çekmişse, söyledikleri ve yazdıkları dikkatle takip ediliyorsa, faaliyet alanı insan sağlığı ise, sürekli olarak basının ve devlet kurumlarının kendisini daha fazla dikkate alması gerektiği yönünde talepleri oluyorsa, en önemlisi bir de İslami referanslar veriyor ve ister istemez faaliyet gösterdiği sahada İslami hassasiyetleri olan insanları ve çevreleri temsil makamında imiş gibi de görünebiliyorsa, o insan işini herkesten çok daha fazla ciddiye almalı. İşini samimiyetle, her şeyden önce "hizmet" niyeti ile yapmalı, şöhret ve itibar kazanmak, bolca para kazanmak ve sonra bu kazandıkları ile hızla siyasete oynayıp kendisini bir şekilde mutlaka bakan yapmak niyeti ile değil... Acele etmemeli. Araştırmacı olmalı. Ya da yapamıyorsa, sıkılmışsa "Bakan da olamayacağım zaten. Geçtim bakanlığı, vekil bile olamadım. Adaylığımı bile kabul etmediler" şeklinde iç sıkıntıları varsa, bu işine yansıyorsa, bırakmalı o işi. Ya da en azından ciddi bir süre temposunu düşürmeli. Aslında asıl sorun şu ki, en başından kendisini olduğundan binlerce kat daha iyi, daha birikimli, daha donanımlı, tecrübeli ve dirayetli biri gibi pazarlamamalı.
İnternetin, forumların bu günkü gibi gelişmediği, sosyal medya diye bir şeyin henüz olmadığı yıllarda, kendisini televizyon yayınlarında görür, fırsat bulabildikçe kulak kesilirdim. Ve kendisini pazarlamaktaki ustalığından ve yaşça çok çok genç ve tecrübesiz olduğumdan olsa gerek gerçekten ciddiye alınacak biri zan ederdim. Daha önce de yazdım, hayatımdaki ciddi aldanışlarımdan biri oldu Maranki... İki satır doğru düzgün Türkçe ile meramını anlatabilecek bir yazı kaleme alamadığını gördüğüm gün, hiç unutmayacağım, unutmadığım bir gündür. "Allah Allah, bu adam o kitaplarını nasıl yazdı o halde?" demiştim kendi kendime...