Sinan Meydan bir tarihçi değil, kasten okuyucuyu aldatan müfterinin tekidir. | Mehmet Fahri Sertkaya
Fethi Tevetoğlu, kripto Yahudi Tarkan'ın büyük amcasıdır.
Sinan Meydan bir tarihçi değil, kasten okuyucuyu aldatan müfterinin tekidir.
On yıla yaklaşıyor, neler paylaştık, duyurduk, ispat ettik de bir tanesine karşılık veremedi, ilim adamlığının gereğini yaparak bu gerçekleri kabullenmeliydi ama inkar etti, bu kadar süredir bunca tarihi gerçeği, ispatı, kaynağı görmezden geldi, geliyor ama hala her fırsatta, herkesten daha fazla Türk ve vatansever görünerek tarihimize, değerlerimize, inançlarımıza saldırıyor.
Bu alçakça ve "vatana, millete ihanet kapsamında yargılama gerektiren'' eyleminde/yazısında, 'O şöyle dedi, filan da bunu onayladı böyle dedi' şeklinde tarih yazmış. Üstelik, yazısında iftiralarına mesnet/dayanak aldığı Yusuf Hikmet Bayur ve Fethi Tevetoğlu kripto Yahudilerdi. Tanzimat'ın ilanından sonra devletimizin içine daha da hızla sızan paralel devlet İçimizdeki İsrail'in, kadrolu elemanlarıydılar. Bunların çevresinde de, kendileri gibi herkesten çok Türklük davası gütmüş görünen kripto Yahudiler doluydu.. Fethi Tevetoğlu, kripto Yahudi ve züppe şarkıcılığın kurucularından olup Sabetaycı basın ve medya tarafından birden parlatılıp bir proje olarak, bu milletin daha hızlı dönüştürülmesinde, gerçek milli ve manevi değerlerinden uzaklaştırılmasında kullanılan Tarkan'ın büyük amcasıdır.
Sinan'ın bu alçakça yazısını yaydığı Sözcü gazetesi, Atatürkçülük maskesi ardına saklanmış Sabetaycı gizli Yahudilerin gazetesidir. Uğur Dündar, Yılmaz Özdil, Emin Çölaşan dahi Türk rolü oynayıp pusu kuran kripto Yahudilerdir. Bütün hünerleri, gerçek kimliklerini gizleyerek, Türklük ve Atatürkçülük söylemleri arkasında:
➥ Bu milletin asli unsuru ve ezici çoğunluğu olan Müslümanlara mani olmak
➥ Onları ezmek, horlamak, yobaz ve gerici göstermek,
➥ "Laiklik", "çağdaşlık", "cumhuriyet" söylemleri üzerinden, onların en temel anayasal haklarını bile engellemek ve ülkedeki Sabetaycı derin devletin iktidarını devam ettirmesine hizmet etmektir.
Sinan'ın bu yazısını yayan Oda TV'nin da Sözcü'den pek farkı olduğu söylenemez. Alevi mezhepçileri, Alevi görünen gizli Yahudiler, gizli Ermeniler, kimliği açık Yahudiler dahil farklı kliklerden kişiler vardır. Sözcü'nün, Cumhuriyet'in ve benzerlerinin taktikleri ne ise, Oda TV'nin de Türler ve Müslümanlar karşısındaki taktikleri aynıdır.
Bu ülkede paralel devlet arayan savcılarımızın ilk müdahale edeceği yer bu sözde Türk basın ve medyası olmalıdır. Sözcü'nün sahibi bile kripto Yahudidir. Soner Yalçın'ın gerçek bir yazar olup olmadığı, o kitapları aslında kimin yazdığı, yargılama konusu yapılmalıdır. Herifin öyle yazıları var ki, lise öğrencisi bile o hataları yapmaz, öyle yazı yazmaz.
Derin devletin ulusalcı kanadı denen şeyin ne olduğu da... Organize bir gizli faaliyet ile birilerini, gerçekte öyle olmadıkları halde başarılı, itibarlı yazarlar, hukukçular, siyasetçiler gibi gösterip göstermedikleri de... Üç satır köşe yazısı yazıp meramını anlatmayı başaramamış, çok gülünç hallere düşmüş olduğu halde ülkenin saygın bir hukukçusu gibi gösterilen avukat Celal Ülgen de, Ülgen'in de Sabetaycı olup olmadığı da... Bu ekibin Atatürk'e hakaret edildiği iddiası ile yaptıkları haberlerin bile organize bir suç eylemine girip girmediği de, basın linci yapıp yapmadıkları da, her şey ama her şey artık iyice, özgürce tartışılmalı ve gerektiği anlarda yargılamalara tabi tutulmalıdır.
Bu ülkede Türk ve Müslüman olduğunu ifade edip, her gün sabah akşam Türk ve İslam değerlerine saldıran herkes yargılanmalıdır. Tarih yazarken, binlerce delili bile kasten ve senelerce görmezden gelip, Atatürkçülük nutku atıp da sonra delilleri hiçe sayma hakkını kendinde gören, tarihimize ve değerlerimize her gün sövüp duran tipler de yargılanmalıdır. Bu, hukukun gereğidir, devletin temel vazifesidir. Devlet bu vazifesini yapacak iken bunların Atatürkçülük maskesini kullanıp ardına sığınmalarına, gazetecilik maskesini ve bilim adamlığı maskesini kullanıp ardına sığınmaları da önlenmeli ve taktiklerine meydan verilmemelidir.
➥ Onları ezmek, horlamak, yobaz ve gerici göstermek,
➥ "Laiklik", "çağdaşlık", "cumhuriyet" söylemleri üzerinden, onların en temel anayasal haklarını bile engellemek ve ülkedeki Sabetaycı derin devletin iktidarını devam ettirmesine hizmet etmektir.
Sinan'ın bu yazısını yayan Oda TV'nin da Sözcü'den pek farkı olduğu söylenemez. Alevi mezhepçileri, Alevi görünen gizli Yahudiler, gizli Ermeniler, kimliği açık Yahudiler dahil farklı kliklerden kişiler vardır. Sözcü'nün, Cumhuriyet'in ve benzerlerinin taktikleri ne ise, Oda TV'nin de Türler ve Müslümanlar karşısındaki taktikleri aynıdır.
Bu ülkede paralel devlet arayan savcılarımızın ilk müdahale edeceği yer bu sözde Türk basın ve medyası olmalıdır. Sözcü'nün sahibi bile kripto Yahudidir. Soner Yalçın'ın gerçek bir yazar olup olmadığı, o kitapları aslında kimin yazdığı, yargılama konusu yapılmalıdır. Herifin öyle yazıları var ki, lise öğrencisi bile o hataları yapmaz, öyle yazı yazmaz.
Derin devletin ulusalcı kanadı denen şeyin ne olduğu da... Organize bir gizli faaliyet ile birilerini, gerçekte öyle olmadıkları halde başarılı, itibarlı yazarlar, hukukçular, siyasetçiler gibi gösterip göstermedikleri de... Üç satır köşe yazısı yazıp meramını anlatmayı başaramamış, çok gülünç hallere düşmüş olduğu halde ülkenin saygın bir hukukçusu gibi gösterilen avukat Celal Ülgen de, Ülgen'in de Sabetaycı olup olmadığı da... Bu ekibin Atatürk'e hakaret edildiği iddiası ile yaptıkları haberlerin bile organize bir suç eylemine girip girmediği de, basın linci yapıp yapmadıkları da, her şey ama her şey artık iyice, özgürce tartışılmalı ve gerektiği anlarda yargılamalara tabi tutulmalıdır.
Bu ülkede Türk ve Müslüman olduğunu ifade edip, her gün sabah akşam Türk ve İslam değerlerine saldıran herkes yargılanmalıdır. Tarih yazarken, binlerce delili bile kasten ve senelerce görmezden gelip, Atatürkçülük nutku atıp da sonra delilleri hiçe sayma hakkını kendinde gören, tarihimize ve değerlerimize her gün sövüp duran tipler de yargılanmalıdır. Bu, hukukun gereğidir, devletin temel vazifesidir. Devlet bu vazifesini yapacak iken bunların Atatürkçülük maskesini kullanıp ardına sığınmalarına, gazetecilik maskesini ve bilim adamlığı maskesini kullanıp ardına sığınmaları da önlenmeli ve taktiklerine meydan verilmemelidir.