Header Ads

Kitapsızlarla diyalog mu olur? Daha bunların bir kitapları bile yok!

Kitapsızlarla diyalog mu olur? Daha bunların bir kitapları bile yok!
Kitapsızlarla diyalog mu olur? Daha bunların bir kitapları bile yok!



Ali Eren (Yazar):
Zehirle Bal Aynı Tabakta Tutulmaz

"Hoşgörü-uzlaşma-diyalog" adı altında gerekleştirilen faaliyetlerin z dahil hiçbiri bize ait hareketler değildir. Eğer İnsanlara "hilm" sıfatıyla yaklaşıp dini teb­liğ etmek şeklinde yorumluyorlarsa, bu zaten sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) tarafından bu yana en g­zel misalleriyle gerekleştirilmektedir. Bu şuna benziyor; her gün okuluna giden bir çocuğa "Hadi bu sabah da kalk okula git!" demektir. çocuk bu işi zaten yapıyor. Eğer siz bu eylemi buna rağmen devam ettiriyorsanız; ya dininizden bihabersiniz veya birilerinin dmen suyunda hareket ediyorsunuz?..

İnsanları bizzat Allah Tel (cc) tarafından korunan hak din İsl­miyet'e davet etmeniz gerekirken; Diya­net İşleri Başkanlığı tarafından The Marmara'da düzenlenen "Uluslararası Dinler Şrası"nda tam tersi bir tavır takınılmış, : bugün hurafe makamında olan Musevilik ve Hıristiyanlık Hakk bir dinmiş gibi ken­dilerini takdim etmişlerdir.


Programa katı­lan Hıristiyanlarla temas ettiğimizde ken­dilerine dinlerinin semavi kökenli olup, ancak bizzat kendileri tarafından tahrip edildiğini söylediğimizde, Hıristiyanların ileri gelen yazarlarından İsa Karataş "Al­lah İncil göndermedi ki. İncil'in bizzat kendisi Hz. İsadır" şeklinde cevap verdi. Bunlar daha kitapları olduğunu bile ka­bul etmiyorlar. Bunca hurafeye, dogmala­ra rağmen hala "hoşgr-diyalog" görün­tüleri altında yetişecek genç nesillere bu bozuk düşünceler verilmeye çalışılıyor.

Hoşgör-diyalog bunun neresinde? Kt­lğn, ard dşncenin, bidatılığın hoş­görüsü mü olur? Balla zehiri bir tabağa koyup insanlara sunabilir misiniz? Buna misafir perverlik, insanlık diyebilir misiniz? Papalık daha 1965'li yıllarda bunu söylü­yordu. Yani önümüzdeki yıllarda misyo­nerlik faaliyetleri; "hoşgr-diyalog" kav­ramları adı altında ortak platformlar ger­ekleştirilecek ve Müslüman ülkelere bu kapıdan girilecek diye. Buna rağmen Fethullah Gülen, 1998 yılında Bartholomeos ile görüşğünde, "Papa cenapları ta­rafından başlatılan ve devam etmekte olan dinler arası diyalog için Papalık Konseyi misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz..." (10 Şubat  1998/ZAMAN) şeklinde cümleler beyan etmiştir.

Şimdi, "Papalık Konseyi misyo­nunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz" cümlesiyle neyi anlatmak istiyor, tabanı bu kadar temiz insanları nereye gotürüyor kardeşlik adına bunu sormak hakkımız değil mi? Hem niçin yurtdışında ve yurtiçinde bulunan bunca İslami hareket bu diyalog içerisine çağrıl­mıyor? Bu konuyu Diyanet İşleri Başkanı'nın izah etmesini istediğimizde, "Bu haraket kimsenin tekelinde değil" gibisin­den beyanat veriyor. Yoksa kendileri bir tekelleşme mi oluşturdular?..

İzmir'den Do. Dr. Ali Yetik, Prof. Dr. Mehmet Aydın'a diyalog çerçevesi altında çocukları­mıza Hıristiyanlığın, Museviliğin doğmaları aktarılıyor deyince, Hoca; "Bizim meselemiz bu değil" diyerek konuyu geçiş­tirmiştir. Diyalog farz üstü bir durum mu? Tebliğ, Hakk'ı Hak adına anlatmak değil mi? Hoşgörünün diyalogunda amacı hayırda, iyilikte birleştirmek, kaynaştırmak değil midir!? Nerde kaldı? Allah (C.C)'ın hoşgörüsü, asıl gaye hedef bu ol­ması gerekmez mi?..

Ali Eren
Gazeteci-Yazar
Cuma Dergisi
12-18 May
ıs 2000
Say
ı:498

Blogger tarafından desteklenmektedir.