Seksen bin dirhemlik harf
Seksen bin dirhemlik harf |
Tarihçi İbn-i Hallikân, Vefeyâtü'l A'yân isimli eserinde şöyle yazmıştır:
Abbâsî Halîfesi Me'mûn, tertîb ettiği bir hadîs dersinde
dedesi İbn-i Abbâs hazretlerinden şu
meâldeki Hadîs-i Şerîf'i senedi ile rivâyet etti: "Rasûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: Bir kişi, bir kadınla
hem dindarlığı ve hem de güzelliği sebebiyle evlenirse, ona fakirlikten perde
olur."
Ancak hadîs içinde geçen ve "bir açığı ve gediği kapatmak" manasına gelen "sidâdün" kelimesini "sedâdün" olarak okudu.
Mecliste hazır bulunan
Tebe-i Tâbiîn'den fakîh ve muhaddis
Nadr bin Şümeyl: "Ey Mü'minlerin
emîri, Hadîs-i şerîf sahîhdir." dedikten sonra başka bir rivâyetini
Hz. Ali yoluyla naklederken o kelimeyi "sidâdün" diyerek okudu.
Halîfe Me'mûn hemen doğrulup o kelimeyi niçin öyle telaffuz
ettiğini ve iki telaffuz arasındaki mâna farkını sordu.
Nadr, "Ey
mü'minlerin emîri, 'sedâd': bir dîne ve yola girmeyi kasıttır. 'Sidâd' ise
kendisi ile bir şeyi muhafaza için önünün kapatıldığı her şeye denilir."
diye izah edip bunu ispat edecek meşhûr bir beyit okudu.
Bunun üzerine Halîfe, hemen elli bin dirhem verilmesi için
bir emir yazıp vezirine gönderdi. Vezîr hadiseyi işitince otuz bin dirhem de
kendisi verdi.
Böylece istifâde edilen bir harf sebebiyle seksenbin dirhem
verilmiş oldu.