Cübbeli Ahmet Hoca bir öyle, bir böyle... Rüzgar ne yöne eserse.... Türkiye dar'ül harp mıdır, dar'ül İslam mıdır?
Kendi kulaklarınızla duyun, kendi gözlerinizle okuyun!
İşte size cübbeli!
Önce buraya tıklayarak videoda 47. dakikaya kulak verin. Onlarca yıldır Türkiye'nin islam ülkesi olmadığı anlatılmak ve kabullendirilmek isteniyor hakiki hizmet ehli tarafından... "İnsanlar böyle bir zamanda, dar'ül İslam fıkhı ile amel edemezler, hayatın içinde tutunamazlar. Eğitim öğrenim imkanları bile kalmaz. Devlet kurumlarında ve orduda değil özel sektörde bile ezilip dururlar. Hatta esnaflık yapmaya razı olsalar da o zaman bile dar'ül İslam fıkhına göre hareket edemezler. Dar'ül harp bir ülkede dar'ül İslam gibi yaşanamaz. Bunca insanın hayatlarını olmadık sıkıntılara düşürmeyin, müslümanların vebaline girmeyin" deniliyor.
Bütün ilmi ispatlara rağmen, duyan yok, kabullenen yok, gereğini yapan yok. Üstüne bir de kimileri bir "İslami parti" ve "İslami lider" iddiaları tutturmuş iken bu memleketin müslümanlarının gecesini gündüzünü, parasını kuruşunu, emeğini alın terini heba ederken, medreselerinden mezun olanlara bile küfrün siyasi nizamına ve tüzüğüne bağlı bir küfür partisini ve parti sistemini "İslami" diye yuttururken, hiçbir zaman başarılı olamayacak gayri ilmi, samimiyetsiz ve yanlış bakış açıları ile yönlendirirken, cübbeli cübbesiz bazı sözde ilim ehli de bu bozuk anlayışa alkış tutuyor, savunuyor, egosunu tatmin için on milyonlarca müslümanın dünyasını ve ahiretini mahveden bir çakma islami lideri evliya hatta emir'el mü'minin ilan ediyordu ve isabetli hareket etmek isteyenlere mani oluyordu.
Alkış çok, şöhret çok, toplanan para çok, teşkilatlanma çok, nutuk atma imkanı çoktu ve nefis böyle durumlarda çok çok rahat olur, mutlu olurdu. Ama elli yılın sonunda sözde İslami partiye verilen desteğin sonunda kocamaaann bir hiç duruyordu. Bir de asla hesabı verilemeyecek samimiyetsizce açıklamalar, fetvalar, alavere dalavere... Bu samimiyetsizliklere ve veballere destek olmayıp oy vermeyen İslami cemaatler de "İslami partiye destek vermemek" ile suçlanıyor, hepten gâvurlarmış gibi dışlanıyorlardı.
Bir an evvel dar'ül harp fıkhına göre amel edilip Türkiye müslümanlarının güçlenmesini ve Türkiye'nin İslam ülkesine dönüştürülmesi için gece gündüz meşru taktik mücadeleler verilmesini söyleyen hak yoldaki tarikatlara karşı mücadele verenlerden biri olan Cübbeli, sıkışınca ve bu gerçeği kabul etmesi artık kaçınılmaz olunca bu videoda gördüğünüz gibi artık "Mekke dönemi" diyerek "İslami idarenin olmadığı, müslümanların güçsüz, siyasi otoritesiz olduğu dönem gibidir" diyor günümüz Türkiye'sine...
Paşa paşa kabulleniyor ve bunu da "Hani aksini iddia edebilen var mı?" dercesine bir ses tonu, özgüven ve beden dili ekleyerek yapıyor... Zaten bunu bozuk cemaati vatana ihanet halindeki AKP'ye oy vereceğini açıkladığı bir zamanda, olmadık bir TV kanalındaki programında, kendisine sorulan bir soru üzerine de söylemiş ve "İyi ama bozuk bir düzende yaşıyoruz. İslam devleti değiliz. Şeriat ile idare edilmiyoruz" diyerek "Hadi hadi domuzu, zinayı, eşcinselliği helal kılsa da, cezalarını kaldırsa da verin gitsin AKP'ye, biz de cemaat olarak vereceğiz" manasına getirmişti.
Son yıllarda Akademi olarak iyice Dar'ül harp meselesine temas ettikçe, durumun onlarca yıldır bazı sözde İslami parti teşkilatlarının, sözde islami bu teşkilatların cahil cühela başkanlarının ve bunları ehli tarik görünerek sonuna kadar körükleyen samimiyetsizlerin halka anlattığı gibi olmadığını ve dar'ül harp meselesinin bir cemaatin ya da tarikatın uydurduğu bir uydurma olmadığını, kaynaklarının Kur'an ve sünnet olduğunu, ictihatlarını yine İmam-ı Azam hazretlerinin ve imameynin yaptığını, Osmanlı'nın okuttuğu muteber ehl-i sünnet eserlerde de bunların açıkça yazılı olduğunu gözler önüne serdikçe "Aman onlarca yıldır bunların tersini anlattık. Söyledik, mani olduk durduk. Şimdi bu gerçekler meydana çıkmasın. Foyamız da meydana çıkmasın" dercesine karşılık verenlerden, bu hususta karşı yazı yazanlardan ve "Türkiye dar'ül harp değildir" diyenlerden biri de, hatta önde gideni de Cübbeli idi..
İşte bu adreste bulabileceğiniz ve ilgili kısmını aşağıya alıntılayacağım yazısını Vahdet gazetesinde, dar'ül harp meselesinde çok ses getiren yayınlarımıza karşılık yazmış ve yine yol kesicilik yapmıştı. Çok yakın tarihte yazdığı ve ilim adamı gibi değil, politikacı gibi "ana göre" ve "işime nasıl gelirse" modunda yazdığı "Türkiye islam ülkesidir. Dar'ül harp değildir." dediği yazısının ilgili kısmı:
Bir memleketin Darü'l-Harp olması için 3 şart vardır. Bu şartlardan biri bile olmadığı takdirde o ülke Darü'l-Harp değildir. Türkiye geçmişten bu yana İslam vatanı olduğu için kesinlikle Darü'l-Harp değildir.
İmam-ı Azam efendimize göre bir memleketin Darü’l Harp olabilmesi için üç şartın birlikte bulunması lazım. Biri olmadığı zaman Darül harp olmaz.
Üç şarttan birincisi İslam nişanlarından hiçbirinin serbest olmaması. Yani minare, ezan, Cuma namazı gibi İslam nişanlarının serbest olmaması gerekiyor. ''Ülkemizde İslam nişanları mevcut... ''
Bir an evvel dar'ül harp fıkhına göre amel edilip Türkiye müslümanlarının güçlenmesini ve Türkiye'nin İslam ülkesine dönüştürülmesi için gece gündüz meşru taktik mücadeleler verilmesini söyleyen hak yoldaki tarikatlara karşı mücadele verenlerden biri olan Cübbeli, sıkışınca ve bu gerçeği kabul etmesi artık kaçınılmaz olunca bu videoda gördüğünüz gibi artık "Mekke dönemi" diyerek "İslami idarenin olmadığı, müslümanların güçsüz, siyasi otoritesiz olduğu dönem gibidir" diyor günümüz Türkiye'sine...
Paşa paşa kabulleniyor ve bunu da "Hani aksini iddia edebilen var mı?" dercesine bir ses tonu, özgüven ve beden dili ekleyerek yapıyor... Zaten bunu bozuk cemaati vatana ihanet halindeki AKP'ye oy vereceğini açıkladığı bir zamanda, olmadık bir TV kanalındaki programında, kendisine sorulan bir soru üzerine de söylemiş ve "İyi ama bozuk bir düzende yaşıyoruz. İslam devleti değiliz. Şeriat ile idare edilmiyoruz" diyerek "Hadi hadi domuzu, zinayı, eşcinselliği helal kılsa da, cezalarını kaldırsa da verin gitsin AKP'ye, biz de cemaat olarak vereceğiz" manasına getirmişti.
Son yıllarda Akademi olarak iyice Dar'ül harp meselesine temas ettikçe, durumun onlarca yıldır bazı sözde İslami parti teşkilatlarının, sözde islami bu teşkilatların cahil cühela başkanlarının ve bunları ehli tarik görünerek sonuna kadar körükleyen samimiyetsizlerin halka anlattığı gibi olmadığını ve dar'ül harp meselesinin bir cemaatin ya da tarikatın uydurduğu bir uydurma olmadığını, kaynaklarının Kur'an ve sünnet olduğunu, ictihatlarını yine İmam-ı Azam hazretlerinin ve imameynin yaptığını, Osmanlı'nın okuttuğu muteber ehl-i sünnet eserlerde de bunların açıkça yazılı olduğunu gözler önüne serdikçe "Aman onlarca yıldır bunların tersini anlattık. Söyledik, mani olduk durduk. Şimdi bu gerçekler meydana çıkmasın. Foyamız da meydana çıkmasın" dercesine karşılık verenlerden, bu hususta karşı yazı yazanlardan ve "Türkiye dar'ül harp değildir" diyenlerden biri de, hatta önde gideni de Cübbeli idi..
İşte bu adreste bulabileceğiniz ve ilgili kısmını aşağıya alıntılayacağım yazısını Vahdet gazetesinde, dar'ül harp meselesinde çok ses getiren yayınlarımıza karşılık yazmış ve yine yol kesicilik yapmıştı. Çok yakın tarihte yazdığı ve ilim adamı gibi değil, politikacı gibi "ana göre" ve "işime nasıl gelirse" modunda yazdığı "Türkiye islam ülkesidir. Dar'ül harp değildir." dediği yazısının ilgili kısmı:
Bir memleketin Darü'l-Harp olması için 3 şart vardır. Bu şartlardan biri bile olmadığı takdirde o ülke Darü'l-Harp değildir. Türkiye geçmişten bu yana İslam vatanı olduğu için kesinlikle Darü'l-Harp değildir.
İmam-ı Azam efendimize göre bir memleketin Darü’l Harp olabilmesi için üç şartın birlikte bulunması lazım. Biri olmadığı zaman Darül harp olmaz.
Üç şarttan birincisi İslam nişanlarından hiçbirinin serbest olmaması. Yani minare, ezan, Cuma namazı gibi İslam nişanlarının serbest olmaması gerekiyor. ''Ülkemizde İslam nişanları mevcut... ''
İkincisi; yaşanılan ülkenin Müslüman hiçbir komşusunun olmaması lazım. Civarında hiçbir Müslüman ülke olmaması lazım yani. Üçüncüsü; eman. Yani Müslümanların İslam’ı yaşama hususunda güvenliği bulunmaması. Bu üç şart bir arada ise orası Darü’l harptır. Bir tanesi bile sağlanıyorsa yaşadığın ülke Darü’l harp olmuyor.
Bizim civarımızda Müslüman komşular var. ''Irak, Suriye ne kadar Müslüman?'' diye tartışmaya açanlar da var tabi. Ama biz yönetim olarak konuşuyoruz. Halkı zaten Müslüman. Halka bir şey dediğimiz yok. İslam nişanları da var.
Tamam İslam ahkamının tümü tatbik edilmiyor. Ama ezanın alenen okunması gibi nişanlar mevcut.
MÜSLÜMANLARIN GÜVENİ VAR
Ama velev ki ikisi de olmasa eman var. Yani biz Müslümanlar olarak İslamiyet’i yaşarken bize dinimizden dolayı saldırılıp, etkisiz hale getirilmemiz söz konusu değil.
Bu memlekette Müslümanların güveni var.
İslam ahkamını şahsi olarak tatbik etmesi hususunda güvenleri var. Bundan dolayı Türkiye’ye Darü’l harp denmez.
EMAN FARKI VAR
Ama Almanya, Rusya gibi ülkeler Darü’l Harptır. Avrupa ülkelerinde yaşayan Müslümanlar ''Biz buralarda da dinimiz rahatça yaşayabiliyoruz. Hatta Türkiye’de başörtüsüne müdahale varken burada yoktu. Nasıl Darü’l Harp oluyor?'' diyebilirler. Onu da açıklayalım. Türkiye ile Almanya gibi Hristiyan ülkelerindeki ''eman''ın farkı var.
Türkiye Selçuklu ve Osmanlı’nın fütuhatıyla, cihatlarıyla, gazalarıyla İslam yurdu olmuştur.
GELENEKSEL GÜVENCE
Eman konusunu kaynaklardan araştırdığımda ''ahdi kadimden kalma eman'' olma şartı gerektiğini gördüm. Yani evvelden İslam yurdu olmaktan gelen geleneksel güvence olacak. Bu şu demektir. Türkiye’de hiçbir zaman cami açmak için izin isteme lüzumu olmadı. ''Cami yaptırabilir miyim? Ezan okuyabilir miyim? Camiye gidebilir miyim?'' gibi bir izin almaya gerek yok. Milli Şef döneminde bazı sıkıntılar yaşanmakla birlikte arizi şeylerdi. Kanuna yansımamış.
Şahsi, keyfi, bölgesel hareketler olmuş olabilir. Ama hiçbir zaman kanununda, nizamında ''Müslümanlar cami yapamaz'' gibi bir ibare olmadı. Veya sınır olmadı. Diyanet’in estetik açısından projeyi görmesi, onların onayından geçmesi farklı bir şey. O izin mahiyetinde sayılmaz.
TARTIŞMAYA GEREK YOK
Dolayısıyla burada eski eman var. Bu memlekette çarşafa bile müdahale edilmemiş. Peçe yasaklanmış ama erkek mi kadın mı anlaşılsın diye. Şu memlekette o kadar ihtilaller yaşadık hiçbir zaman ''Çarşafı çıkartın'' denmedi. Dolayısıyla geleneksel İslam var burada. Yani eski emanın devamı var burada. Almanya buraya benzemez. İslam yurdu Darü’l Harp’e döner mi dönmez mi biz onu arıyoruz. Zaten Almanya gibi Avrupa ülkeleri hiç İslam yurdu olmamış. Hiç İslam yurdu olmayan yerin Darü’l harp mi değil mi diye tartışması olur mu? Ezelinden Darü’l harp. Biz İslam yurdu olan yer çıkar mı, çıkmaz mı? Hangi şartlarla çıkar? Onu konuşuyoruz. Hiç İslam yurdu olmamış yerin tartışılmasına gerek yok.
KESiNLiKLE DARÜ’L HARP’TiR
İkincisi Almanya gibi ülkelerdeki emanlar izinlidir. Özel izinle yapılıyor o camiler. Aslından yok. Onların hepsi kanunlarda değişiklik yapılarak sağlanıyor. Yarın öbür gün bir yasağın gelmeyeceğinin garantisi olmadığı gibi şuanda da sınır var. Bir vilayette 50 tane minareli cami yapmaya kalkın bakalım ne oluyor? Ama Türkiye’nin her ilçesinde 50 tane cami var. Orada güvence gibi görünen hal arizidir. Yani izinlidir. Türkiye’de ise eskiden gelen güvencenin devamıdır. İzne bile lüzum yoktur. ''Namaza, camiye izin verelim mi?'' diye konusu bile geçmemiştir.
Onun için o emanla bu eman birbirinden farklıdır. Oralar hiç Darü’l İslam olmadığı için tartışmaya bile gerek yoktur. Kesinlikle Darü’l Harp’tir.
HİÇBİR GAYRET YOK
Darü’l Harb’in bazı kolaylıklar var. Ama Darü’l Harp’te bulunanların da orayı Darü’l İslam yapana kadar yemek, içmek zarureti dışında hiçbir iş yapmayıp tüm gayretiyle orayı İslam yurduna çevirmeye çalışması gerekiyor. Muharip kâfirlerle savaşma ve cihat etme mecburiyeti var. İşine gelen tarafı alıyor.
Orayı İslam yurduna döndürmek için hiçbir gayret yok! Öbür tarafa da geldiği zaman ''Herkes Müslüman, birbirimizle niye uğraşalım?'' diyor.
Cübbelinin iki de bir, birbirini yalanlayan yüzlerce konuşması var ve bu kadar çok çirkinlik bir arada olunca, on milyonlarca müslümanın dünyasını ve ahiretini alakadar eden meselelerde bile sürekli birbirini yalanlayan ve o an işine geldiği gibi açıklamalar yalan bir Cübbeli bunu nasıl yapabilir diyor insan kendi kendine ve "Bütün bunlar nifak alameti değil mi?" diye soruyor... İsminin karıştığı türlü olayları ve davaları, etrafında dolaştığı hüküm giymiş ve markalaşmış dolandırıcıları, hatlar iyice karışınca çok güzel bağlama çaldığı sözde hasımları, müceddidlik tezgahı, müceddidlik ilanı yapılan o toplantıda dönen dolaplar, Suriye'ye grup grup gönderilen cemaat mensupları, ak koyun kara koyun meydana çıkınca "Bunlar zaten tekfirci, ben en başından beri ikaz ettim bu hususlarda" şeklindeki açıklamalar, cemaati içinde öldürülen hocalar, tutuklu yargılanırken ve pek de çıkmaya, tahliye olmaya imkanı yok iken birden düze çıkıveren davalar... diye saymaya başlarsak, yüzlerce ciddi soru işareti de tamamen duygusal(!) ve tamamen siyasi işlerde var.
Dar'ül harp meselesindeki diğer yayınlarımızı da inceledikçe, Cübbeli'yi daha da iyi tanıyacaksınız.
Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi
BU YAYINIMIZI SOSYAL AĞLARDA PAYLAŞMAYIN, çünkü CIA SANSÜRLEYECEK ve kimse görmeyecek.
Bizi, gerçek sahibi CIA olan Facebook başta olmak üzere, Amerikan sosyal ağlarının ve video kanallarının hiçbirinde sağlıklı/sansürsüz/özgür bir şekilde takip edemezsiniz. Senelerdir sansürleniyoruz ve bunu yüzlerce somut teknik delil ile, ayrıca binlerce kişinin şahitliği ile ispat edebiliyoruz. Buradaki yayınlarımızı/videolarımızı da Amerikan sosyal ağları üzerinden yaymayı başaramazsınız.
BİZİ TELEGRAM GRUBUMUZDAN TAKİP ETMELİSİNİZ
Paylaşımlarımızı anında görüp takip etmenin tek sağlıklı yolu Telegram grubumuza üye olmanızdır. WhatsApp'ın da gerçek sahibi CIA'dır ve Telegram, WhatsApp'ın alternatifi olan bir yazılımdır, bize has ve tarafımızdan üretilen bir yazılım değildir. Dünyada, onlarca devlette yüz milyonlarca kişi tarafından güvenle kullanılır. Güncel paylaşımlarımızdan anında haberdar olmak için www.telegram.org adresinden, kullandığınız cihaza uygun olan bir uygulamasını kurup, şuradaki Telegram kanalımıza takipçi olabilirsiniz: http://www.t.me/AkademiDergisi