Cübbeli Ahmet Hoca denilen 'sözde hoca' şahsın, Akademi Dergisi karşısındaki gayr-i ahlaki tavırları | Mehmet Fahri Sertkaya
Bir
seneden fazla süre geçti, yalancının, müfterinin, fitnecinin
teki olarak ortada kaldı... Lakin utandığı, sıkıldığı yok.
Hala o video, resmi Youtube kanalında duruyor.
Her
şeyin başında, söz konusu o videoda, 'O sitenin Süleyman
efendi hazretlerinin cemaati ile alakası olmadığı kesinleşti'
başlıklı o videoda, o videodan üç-beş gün önceki ortalığı
darmadağın eden videodaki sözlerini yaladı, yuttu. İlk videoda
aslna kesilirken, atıp tutarken, sadece üç-beş gün sonra
dünyanın ve tarihin önünde yalanlar söyledi, önceki
söylediklerini inkar etti, herkesin yapamayacağı bir çirkinlik
derecesi ile sert geri vitese taktı... Apaçık bir 'çark
etmek'ti bu... Lakin onu için mesele bile değildi, çünkü
hayatı çark etmekle doluydu. Çark ederken bile numaracıydı. Hala
yalanlarına, iftiralarına, fitneciliğine devam ediyordu.
Elinde
bir dilekçe salladı, Akademi Dergisi'ne ve şahsıma küfürler,
hakaretler savurdu ve 'namussuz' dedi, 'ajan' dedi,
'iç ve dış güçlerin adamı' dedi, 'piyon' dedi,
her iftirayı attı kendini kurtarmak için ve 'Kendi cemaatleri
de bunlara dava açmış. Biz de İsmailağa olarak açıyoruz'
dedi.
Orada
da durmadı ve 'Ben reddiyelerimde haklıyım' dedi. Oysa o
dakikaya kadar ve o günden bu güne geçen süre içinde, bize
karşı, herhangi bir konuda, tek bir reddiyesi bile yoktu/yok. O
günden bu güne de hala her hususta susuyor. Çirkin yüzünü en
medeni şekilde, ispatları ile gözler önüne serdiğimiz videoları
Youtube'dan kaldırtmak için çırpınıyor. Sonra kendisi ile aynı
karakterde olanların çok bol bulunduğu A Haber'de canlı
yayına çıkıyor ve
➥
"Şimdi
diyorlar ki -Aleyhindeki
videoları, telif bahanesi ile kaldırtma-
Beni herkes bilir. Benim öyle bir işim olmaz''
diyor.
Aslında/gerçekte
nasıl bir tür olduğunu anlatmak için üç-beş saat sesli anlatım
yapmak lazım ama biz Allah'a havale etmiştik. Sonra Allah
müstahakını da verdi/veriyor/verecek. Kendi camiası içindeki
şahıslar da daha fazla dayanamadılar, Marifet Derneği
kanadı olsun, Masum Bayraktar kanadı olsun, hepsi Cübbeli
Ahmet Hoca denilen sözde hoca bu şahsa karşı kullanılması
gereken tabirleri kullandılar.
Şimdi
sorun ona her imkanı kullanarak, bize dava açıldı ise,
takip nosunu versin herkese... O, bizi beş sene çaresiz takip edip,
sonra böyle kirli oyunlarla bizi susturmayı denediğinde, bize
değil ona arka çıkabilen Süleymanlı görünümlü münafık
tipler de ortalarda yoklar, onlara da sorun.
Bize
ne dava açıldı, ne yasaklandık, ne İsmailağa dava açtı,
ne açabilir, ne o güne kadar sergilediğimiz duruştan taviz
verdik, ne de bir tek yayını kaldırdık... Biz her şeyi medenice,
ispatları ile yapıyor olmasaydık, zaten beş koca sene karşımızda
susup kalmazlardı. Hala, merhum büyüğümüz Arif Ahmet
Denizolgu'un her yerde açıkça "münafık" dediği
bu şahsın hatta İsmailağa denilen nursuz, silsilesi bozuk sözde
tarikatın çirkin yüzünü gözler önüne serip, bu dine, bu
ümmete, bu millete hatta gelecek nesillere asilce hizmet ediyoruz.
Dikkat
çekici bir şey var. Bu herifin çevresi "Hocam ne olacak bu
vaziyet? Ya özür dile ya ispat et bunların hain, namussuz, iç ve
dış güçlerin adamı v.s. olduklarını ve iddialarında hatalı
olduklarını? Bir de sen ne zaman nerede bunlara reddiye yaptın da
haklısın?'' şeklinde sormuyorlar. Allah, İslam, kitap,
peygamber, ahiret, akıbet, hesap, adalet, hak, hukuk, güzel ahlak
diye diye bunun peşinden, bu bozuk tarikatın peşinden gidiyorlar.
Süleymanlı görünümlü bazı münafıklar da, manzara bu olduğu
halde oralı değiller.
Öyle
ise neymiş aslında yaşanan? Kimmiş, kimlermiş Akademi
Dergisi'nden rahatsız olanlar? Süleymanlılar mı, cemaat merkez
mi? Hayır... Münafıklar... Merkezimizin de "münafık"
dediği, on seneden fazla bir süre önce toptan kovup "Şu
yolda içtiğiniz çorbalar bile haram olsun" dediği
kişiler. Siz, onlardan birinin bile, üzerine alınıp aramızdan
ayrılıp gittiğini gördünüz mü? Hala 'merkez' ve
'yasaklama' diye diye Akademi hakkında atıp tutuyorlar.
Cübbesi
çıkasıca yüz karası herifin, resmi Youtube kanalında hala duran
o videosunun altında, yorumları devre dışı bıraktılar daha en
baştan... Yorumlar açık olsaydı, orada şamar oğlanına dönerdi.
Çünkü kendi taraftarları bile, nasıl çirkinleştiğini,
paniklediğini, panikle yalanlar söylediğini, iftiralar
savurduğunu, birbirleri ile tezat cümleler kurup durduğunu gözleri
ile gördüler. On binle kişi oraya hakikatleri yazardı. Yine de
sızmış, aradan kaçmış, bazı kişilere gösterilen bir kaç
tane yorum var ve bunların arasında, bir senedir mantıklı sorular
sorup da cevap alamamışlar var. Bakın neler sormuşlar...
Bir
kişi "Bu dergiye, yayınlarınızı geri çekin, yoksa ben
de cemaatiniz hakkında bildiklerimi konuşurum dediniz. Nedir
onlar?' şeklinde sormuş.
Şimdi çıksın, zerre kadar şeref ve namusu varsa, o bildikleri neyse konuşsun ya da çıkıp bütün Türkiye'den başta da çirkin dilini uzattığı cemaatimizden, ağabeylerimizden ve bizden, Akademi Dergisi'nden özür dilesin. Kendisine o dilekçeyi veren ve kendilerini Süleymancıların avukatı olarak tanıtan lüzumsuz herifler Salih Torun ile Ömer Çiğil'i de afişe etsin. 'Bana bu dilekçeyi onlar getirmişler. Kendi başlarına işler çevirmişler. Bunların büyüğü onlara, Salih Torun ile Ömer Çiğil'e böyle bir talimat vermemiş. O avukatlar da AK parti sevdalısı imişler. Sonradan bu Akademi Dergisi meydana çıkardı zaten, bu avukatların çok yanlış işleri varmış'' desin.