İstanbul'un fethine manevi riacalin yardımı
İstanbul'un fethine manevi riacalin yardımı |
Silsile-i Sâdât-ı Nakşibendiye'nin on sekizinci halkası, Ubeydullâh-ı Ahrâr Hazretleri'nin torunu Hâce Muhammed Kasım anlatıyor; "Ubeydullâh-ı Ahrâr (k.s.) Hazretleri bir gün, öğleden sonra, aniden atının hazırlanmasını istedi ve süratle Semerkand'dan çıktı. Talebelerinden bir kısmı da onu takip ettiler. Biraz yol aldıktan sonra, atını Semerkand'ın dışındaki Abbas Sahrasına doğru hızla sürdü. Bir müddet daha onu takip eden talebesi Mevlânâ Şeyh, gördüklerini şöyle anlattı: "Hâce Ubeydullâh-ı Ahrâr Hazretleri ile sahraya vardığımızda, önce bir müddet atını sağa sola sürdükten sonra birdenbire gözden kayboldu."
Ubeydullâh-ı Ahrâr Hazretleri daha sonra evine döndüğünde, talebeleri nereye ve niçin gittiğini sordular. O da "Türk sultanı Muhammed Han. kâfirlerle harp ediyordu. Benden yardım istedi. Ona yardıma gittim. Allâhü Teâlâ'nın izniyle galip geldi, zafer kazanıldı." buyurdu.
Hâce Muhammed Kasım, babası Hâce Abdülhâdi'nin şöyle anlattığını nakletmişti: "Bilâd-ı Rum'a {Anadolu'ya) gittiğimde, Fâtih Sultan Mehmed Han'ın oğlu Sultan Bâyezid Han, bana babam Ubeydullâh Ahrâr'ın şemailini tarif etti ve,
"O mübarek zâtın beyaz bir atı var mı idi?" diye sordu. Ben de tarif ettiği bu zâtın, babam Ubeydullâh-ı Ahrâr olduğunu ve bâzan bindiği beyaz bir atı olduğunu söyledim. Bunun üzerine Sultan Bâyezid Han "Babam Fâtih Sultan Mehmed Han bana şöyle anlattı: İstanbul'un fethinde muhasaranın en şiddetli bir ânında, Şeyh Ubeydullâh Hazretleri'nin imdadıma yetişmesini istedim. Şu vasıfta ve şu şekilde ve beyaz bir atın üstünde bir zât hemen yanıma geldi ve bana "Korkma!" buyurdu. Ben de "Nasıl korkmayayım, kale bir türlü düşmüyor." dedim. Elbisesinin yeninden bakmamı söyledi. Baktım, büyük bir ordu gördüm. "İşte bu ordu ile sana yardıma geldim. Şimdi sen falan tepenin üzerine çık, üç defa kös vurdur ve orduna hücum emri ver." buyurdu. Emirlerini aynen yerine getirdim. O da bana gösterdiği ordusuyla hücuma geçti. Böylece düşman hezimete uğradı ve İstanbul'un fethi müyesser oldu."
(Osmanlı Târihi, Çamlıca Basım Yayın)