Soğumamış bir vücut, ölmemiş bir vücuttur ve organları alınamaz | Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi
Soğumamış bir vücut ölmemiş bir vücuttur ve organları alınamaz.
Soğumuş bir vücut, ölü ve kanı pıhtılaşmış, damarları ve organları tıkanmış bir vücuttur ki bunun da organları alınsa bir işe yaramaz. Dolayısı ile gerçekten ölü kişilerden organ almak nerede ise imkansızdır. Organ naklini nerede ise imkansız hale getiren bu sıkıntının önüne ''Beyin ölümü" tabiri uydurularak ve halen sağ olup, acıyı da hisseden insanların organları alınarak geçilmiştir. 1968'den beri kullanılan ''Beyin ölümü'' tabiri bir sahtekarlıktan başka bir şey değildir.
Kalbi ve solunumu durduktan tam altı saat sonra bile normale dönen yani bu altı saatlik kriz halinde bile ölmemiş olan hastalar var. Doktorların gerektiğinde bir ya da bir buçuk saat kalbi durdurdukları da biliniyor. Bu nedenle bir kişinin gerçekten öldüğüne emin olmak için MUTLAKA uzun bir süre beklemek gerekiyor. Gerçekten ölmüş birisinin bu bekleme süresi içerisinde zaten organları kullanılamaz hale geliyor. O halde ahlaklı bir hekim için kadavradan-ölüden organ nakli 'İMKANSIZ' duruma geliyor.
Bu yüzden beyin ölümü gerçekleşen ama makineye bağlı olan hastalara çok kıymet veriliyor. Bunlar da gerçekte ölmemiş oldukları halde 'geri dönüşü imkansız' denilerek fişleri çekiliyor. Hatta fişi çekildi denilse de parçalayıp organlarını alana kadar makine desteği çekilmiyor. Hastanın bu anda bilinci de açıksa narkozsuz parçalanışının acısını çekiyor. Ama beyin fonksiyonları zarar görmüş olduğu için -bir çeşit felç hali gibi- vücudu ile tepki veremiyor.
Her iki durumda da organ nakline cevaz vermek dinen mümkün görünmüyor.
Bundan da öncesi var ki, insan vücudu başka bir insanın organını, en mükemmel şekilde nakil edilmiş bile olsa ret ediyor. Buna organ reddi deniliyor. Organ naklinin ilk defa denendiği günlerden bu güne kadar geçen onlarca sene boyunca organ reddi sorununa çare bulunamadı. Bu engeli aşmak için de nakil yapılan hastalara çok çok ağır ve bağışıklık sistemini nerede ise yok eden ilaçlar bir ömür kullandırılıyor ki bağışıklık sistemi bu yabancı organı ret etmesin.
Bu ilaçlar vücudu öyle bir hale getiriyor ki, ilaçları kullanan insanlar en basit bir etkenden bile tesirlenip ciddi hastalıklara yakalanıyorlar. Aynı anda çok sayıda ciddi hastalığa yakalananlar da oluyor ve hayatları çilekeş oluyor. Bu hususta bir araştırma yapılsa ve nakil yapılmış hastalara;
➥ "Size bu durum baştan gereğince anlatıldı mı? Bu hale geleceğinizi bilseydiniz organ naklini yine de kabul eder miydiniz? Hayatınızdan memnun musunuz? Organ nakli gerçekten de hayatınızı kurtardı mı? Bu yaşadığınız hayat mı?"
diye sorulsa, ezber bozucu bir netice çıkacağından emin olabilirsiniz.
Aldanmayın! Türkiye organ kaçakçılığında merkez üs olan ülkelerden biridir. Ülkemizde, dünya genelinde organ ticareti yapan Siyonist gizli Yahudilerin on binlerce etkin elemanı, siyaset, tıp, hukuk sahalarında aktiftir ve korkutucu bir manzara hakimdir. Hükumetler ve Diyanet işleri kurumu bile bunların nüfuzundadır.