Kadir Mısıroğlu'nun Süleymancılar ile derdi ne? Cemaatten kovulanlar neden hep Kadir Mısıroğlu'nun yanında? | Mehmet Fahri Sertkaya
''Kaplan değil, sırtlan, sırtlan...''
''Tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş'' derler...
Dikkatinizi çekti mi, ülkemizdeki basın ve medya bir kişiden topluca emir ve talimat almış gibi hareket etti ve imkansızı başardı da, ota böceğe paylaşım yapan, en olmadık kişileri, en lüzumsuz ve zararlı kişileri bile İslam kahramanı gibi paylaşan resmi Kadir Mısıroğlu sayfası da sanki o kişiden o talimatı almış gibi, dünyanın en büyük ehli sünnet İslam cemaatinin liderinin vefatına dair hiçbir paylaşım ya da taziye ilanı/paylaşımı yapmadı.
Türkiye'de insanlar, AKPKK'nin sadece Süleymanlılar cemaatini içinden karıştırmaya, bölmeye, parçalamaya, yok etmeye çalıştığını ve Süleymanlı cemaatinin de en başından beri AKPKK'ye en sert karşılıkları verdiğini, büyük bir kavga olduğunu, bunun sık sık basında ve medyada geniş tartışma mevzusuna dönüştüğünü düşünüyorlar ama AKPKK çok sayıda cemaatin, tarikatın, kendi elinde oyuncak olmasını istiyor ve kirli müdahaleler yapıyor.
Ne üzücüdür ki böyle kirli oyunların döndüğü zamanlarda çakma üstad Kadir Mısıroğlu da, kendisinden şüphe edilmesine sebep olacak yanlış hareketleri üst üste ve ısrarla yapıyor. Kimseyi bir şeyle suçlamıyorum ama endişe ediyorum ki herkes benim kadar hassas ve sabırlı olmaz ve birileri çıkar ''Kadiiirr! Sana mı kaldı böyle bir zamanda böyle kirli işlerin taşeronluğunu yapmak? Senin Allah'tan korkun yok mu be adam?'' der, üzücü tartışmalar yaşanır...
Bütün cemaatlerden, tarikatlardan, nahoş işleri nedeni ile uzaklaştırılanlar, cemaatine dünya menfaat ve siyaseti uğruna ihanet edenler, ya da en azından itaatsizlik edenler, patlamış mısır ambarında bir araya geliyorlarsa, ya bu hareket tarzından vazgeçilmelidir ya da bunu yapanlar sert tartışmalara ve çok sert ve dinmeyen tepkilere hatta belki de hukuki müdahalelere karşı hazırlıklı olmalıdır.
Ömrü boyunca İslam'ı ve Osmanlı'yı müdafaa eder bir görüntü vermiş birisinin, ismi üzerinden sürekli Osmanlı ve İslam tartışılan birisinin, bu ahir ömründe, vurguncu, soyguncu, hırsız, hain, adi, kahrolası, Siyonist tuzağı bir siyasi partinin kadrolu hizmetkarına, şakşakçısına dönüşmüş olduğu şeklinde suçlamalar yapılmasına sebep olacak sözlerden, hareketlerden, bağlantılardan uzak durması gerekir.
Ben kimseyi bir şeyle suçlamıyorum. İyi niyetimle ikaz ediyorum. Türkiye'deki milyonlarca müslümanı derinden yaralayacak bu tarz hareketlerden bu gibi şahıslar uzak durmalıdır. Ya da bu kadar insanla fikri, siyasi, hukuki zeminde bir mücadeleye hazır olmalıdır.
Kendisi de çok iyi bilir ki;
Hüseyin Kaplan ve Kaplan ailesinin diğer fertleri, onlarca sene önce Süleymanlı cemaatinden uzaklaştırılmış kişilerdir. Onlarca senedir cemaatin tek bir kursuna bile giremezler. Hatimlere katılamazlar. Sohbet veremezler. Kimse onları dikkate de almaz, Süleymanlı olarak da kabul etmez.
Bunu solcu, İslam karşıtı kalem ve fikir erbabı bile bilir de, kendilerini mahcup edecek bağlantılar içine girmedikleri gibi, mahcup olacakları yazılar bile yazmazlar.
Düşünün, onlarca senedir cemaatin tamamı tarafından itilmiş, atılmış, dışlanmış, suçlanmış, nefret edilmiş ve geçen onlarca sene boyunca kendilerini temize çıkaramamış, masumiyetlerini ispat etmeye ve müslümanları etraflarına toplamaya yönelik bir çabayı sürekli sergiledikleri halde kimseyi kendilerine inandıramamış, bununla birlikte bu hatalı ve nefretleri üzerine çeken hareket tarzından da dönmemiş kişilerin; sürekli olarak İslam'dan, haktan, hukuktan, hz. Peygamberden (s.a.v.), adaletten, tarihimizden, İslam tarihinden bahseden birinin yanında görülmesini, benzerlerinin de sık sık görülmesini, insanlar nasıl yorumlar...
Böyle kişilerle böyle bir münasebet içinde olup, cemaatin gerçek idarecilerine, gerçek hizmet ve dava ehline, gerçek cihat ehline karşı bu derece soğuk belki de düşmanca bir tavra sahip olmak, kişiyi, o şu anda beraber hareket ettiği kişilerle aynı dereceye mi düşürür ve aynı feci sona mı götürür?
Çakma üstad da mutlaka duymuştur ki, kendisinin çok övündüğü Rıza Nur'un Hatırat'nı neşretmesine, kocaman miktarda bir para desteği ile imkan sağlayan merhum Kemal Kacar bey ağabeyimiz, sık sık ''Kaplan değil, sırtlan, sırtlan...'' buyururdu ve bunu Mısır'daki sağır sultan bile duymuştur.
Şu Kadir Mısıroğlu'nun ''Süleymanlı'' denilince aklına gelen ve mevzu ettiği, muteber gösterdiği, kaynak aldığı kişiler neden hep "bozuk işleri" nedeni ile Süleymanlı cemaatinden uzaklaştırılmış kişiler?
Son yıllarda Süleymanlı cemaatinin sanki muteber bir mensubu imiş gibi, gerçek yüzünü hiç anlatmadan kaynak gösterdiği, cemaatten kovulmuş Hilmi Türkmen var ya, işte onun marifetlerinden(!) birini görüyorsunuz bu resimlerde...
Sene 1986... Gitmiş o hassas zamanlarda Nokta dergisi gibi bir dergi üzerinden, kimlere hizmet etmiş... Neler neler uydurmuş, katmış katıştırmış... Bir gün fırsat bulduğumda, bu hususla alakalı olarak da bir sesli anlatım videosu yayınlarım inşaallah ama sizler beni beklemeyin, bulun patlamış mısırı ve sorun ''Ne bunlar böyle?'' diye...
Ekleyin ardından, şunları sorun:
''Senin hayatın boyunca bir dik duruşun bir düzgün işin yok mu be Kadir? Sen (Çık karşıma AKPKK'yi enine boyuna masaya yatıralım ve senin aslında neye hizmet ettiğini aleme duyurayım) deyip duran Mehmet Fahri Sertkaya'yıi yıllardır görmezden geliyorsun, AKPKK'nin vatana ve dine ihanetlerini büyük hizmetler ve başarılar gibi milyonlarca insana yutturmaya çalışıyorsun da, senin geçmişin de hep böyle mi? Sen daha o çok övündüğün Rıza Nur'un Hayat ve Hatıratım isimli eserini bile bu Hilmi Türkmen'i ya da hala dava adamı gibi tanıttığın Hüseyin Kaplan'ı yolumuzdan uzaklaştıran Kemal Kacar bey ağabeyimizin büyük büyük destekleri ile neşretmedin mi? O sana 32 bin lira gibi, o zamanın parası ile sıkı bir parayı vermiş olmasaydı, neşredebilir miydin? Onun adını bile anmayıp, ara ara olsun rahmetle anmayıp, desteklerini teşekkürle anmayıp, onun kovduğu lüzumsuz tipleri, işleri çok bozuk tipleri hala bu memleketin evladına muteber kişiler gibi göstermek istemenin, bu gayretinin arka planında ne var? Din gayreti mi bu? Hak mı bu? Adalet mi bu? İnsaf mı, vicdan mı bu? Müslümanlık mı bu? Allah korkusu mu bu? Kul hakkı, hesap korkusu mu bu? Haydi söyle Kemal Kacar merhumdan sonra merhum Arif Ahmet Denizolgun ağabeyimizin vefatını bile görmezden gelecek kadar kininin, düşmanlığının sebebini? Anlat, bildiğin bir şey varsa, ispat et, çık bu meseleleri, sıkıyorsa Mehmet Fahri Sertkaya ile alemin önünde tartış haydi? Aç ağzını, dök içini de herkes seni olduğun gibi, gerçek yüzün ile tanısı''
DİKKAT! Bu yayını paylaşacaksınız ama büyük ihtimalle o paylaşımı sizden başka hiç kimse görmeyecek. Bu yayınımızı, Facebook, Instagram, WhatsApp ve benzeri Amerikan/Siyonist menşeli ortamlarda paylaşırsanız, arkadaşlarınıza/takipçilerinize gerçekten gösterildiğinden ve taktik surette sansürlenmediğinizden emin olunuz. Biliniz ki bu sosyal ağların gerçek sahibinin CIA ve MOSSAD olduğu ve Amerikan/Siyonist menfaatleri gereği pek çok ülkede milletleri sansürledikleri, somut deliller ile binlerce kere ispat edilmiştir.