Arif Ahmet Denizolgun: Tayyip Erdoğan'ı bir sucuk şirketinin muhasebeciliğini yaptığı günden beri tanırım. Erdoğan ve eşek etinden sucuk iddiası
1991 genel seçimlerinin öncesiydi.
İktidardaki Anavatan Partisi’nin (ANAP) Alanya İlçe Teşkilatı binasına davet edildim.
İlçe Başkanı Hüseyin Müderrisoğlu “Seni sürpriz ama çok değerli bir milletvekkili aday adayımız ile tanıştıracağız” demişti.
Kalkıp gittim.
Teşkilat binasında olağanüstü bir kalabalık ve heyecan vardı.
İlçe başkanı masasının sol tarafında genç, elma gibi kırmızı yanaklı, gözlüklü ve güleç yüzlü biri oturuyordu.
Beni görünce ayağa kalktı. Uzun boyluydu. Elimi sıkarken, “Ben sizi çok iyi tanıyorum. Muhterem amcanız Müstakbel beyi ve muhterem babanız Arıkan hocayı iyi bilirim” dedi.
O gün ilk kez tanışmıştık, Arif Ahmet Denizolgun ile...
O gün sadece Süleyman Hilmi Tunahan’ın torunuydu.
Cemaatin lideri değildi henüz...
Pırıl pırıl istikbal vaat eden bir gençti yani...
O yıl (1991) ANAP’tan aday yapılmadı ama bir sonraki seçimlerde (1995) Refah Partisi’nden Antalya Milletvekili olarak parlamentoya girdi.
1999 genel seçimlerinde öncesinde 5 ay kadar (4 Ağustos 1998 – 11 Ocak 1999) bağımsız Ulaştırma Bakanı olarak görev yaptı.
Kısa süren bakanlığı döneminde o tarihe kadar ineklerin otladığı, tarla vasfında ve atıl durumda olan Gazipaşa Havalimanı’nın yapımına ağırlık verdi.
O tarihte 825 metrelik pistin 600 metresini tamamlatan ve terminal binası, uçuş kontrol kulesi ve tüm teknik ekipmanları ile uçuşa hazır hale getirilmek üzere olan havalimanı, Denizolgun’un bakanlıktan ayrılmasından sonraki 8 yılda yani 2007 yılında ihale edilerek
TAV firması alıncaya kadar öylece kaldı.
1999 seçimlerinde Doğru Yol Partisi’nden (DYP) İstanbul 2. Bölge 2. sıra adayı gösterilmişti ama seçilemedi. 2002’de ANAP’tan ve 2007’de DYP’den birinci sıradan Antalya adayı gösterildi ama partileri baraja takıldığı için seçilemedi.
Alanya siyasetinde özellikle yerel seçimlerde belirleyici rol oynadı.
Alanya’ya her gelişinde genellikle bana uğrardı ya da arardı.
Ben de İstanbul’a her gidişimde ziyaretini yapardım.
Saatlerce süren sohbetler yapardık.
Türkiye ve dünya siyasetini çok iyi takip ederdi.
Alanya’yı yerel medyadan an be an izlerdi.
Her ne kadar cemaat lideri ve kanaat önderi olarak dışa kapalı biri gibi bilinse de entellektüel birikimi çok fazlaydı.
Sporcuydu. Tenis oynardı. Binciliğe meraklıydı. Atların yaşamında ayrı bir yeri vardı.
Amerika’da öğrenciyken ralli yarışlarında sürücülük ve co pilotluk yaptığını anlatırdı.
İstanbul’da buluştuğumuzda birlikte bir kaç kez bowling müsabakası yaptık. Her seferinde beni yenmişti.
Yemeğe dışarı çıkacaksak arabayı kendi kullanır, şoför ve koruma almazdı.
Babamın (Arıkan Yılmaz Dim) hastalığı ve İstanbul’daki tedavi sürecinde hastanede hep ziyaret eder, babamla uzun uzun sohbetler yapardı.
Babam vefat ettiğinde de cenazesine katılmak için sabah ilk uçakla Alanya’ya gelip dönmüştü.
Çok büyük bir vatansever ve milliyetçiydi.
Ayrıca, henüz 30’lu yaşlarında siyasette ikbal arayışına girmiş olması O’nun nasıl bir hizmet insanı olduğunun göstergesi değil mi?
Önderi ve lideri olduğu cemaat, O’nun döneminde adeta çağ atladı.
O’nun için ne desek, ne yazsak, ne kadar övsek az...
Kendisiyle yaptığımız sohbetler hep “basına kapalı!” olurdu.
Yazmayacağımı ya da neyi yazıp neyi yazmayacağımı çok iyi bilirdi.
2002’de AKP yeni kurulmuş. Ama, O’nun adaylık tercihi beklendiği gibi AKP değil ANAP olmuştu. 2002 seçimleri yapılmış, AKP ve CHP dışında tüm partiler baraja takılmış...
İşte o günlerde yaptığım ve yayınladığım bir sohbet...
...
"TBMM'nde seçim kararının alındığı günlerde A. Ahmet Denizolgun'a, "Neden bağımsız adaylığı düşünmüyorsunuz?" diye sormuştum...
- "Mesut beye sözüm var. Bu saatten sonra sözümden dönemem... ANAP baraja da takılsa ANAP'tayım" demişti.
Bazılarına göre, Denizolgun'un yaptığı siyaseten hata...
Bile bile lades demek...
Ancak, siyaset tüccarlarının Türkiyesi'nde bu denli onurlu bir davranış, örnektir bana göre...
Kemal Derviş'in kurdurduğu partiyi baraj endişesiyle terkedip CHP'ye gidişi, Erkan Mumcu'nun adı ANAP'ta geleceğin genel başkanı olarak anılırken yine baraj korkusuyla AK Parti'ye geçişi...
Bu iki örnek bile Denizolgun'un "Verdiği söz uğruna" ANAP'ta bile bile lades deyişindeki onurlu kararlılığını anlatmaya yeter de artar bile...
İlk cümlemde, "Üzgün olduğunuzu biliyorum ama pişman olmamanızı dilerim..." dedim...
- "Hayır..." dedi, "Ne üzgünüm, ne de pişman... Aldığım bir kararı sonuna kadar götürdüm... Halkın verdiği karara saygım var. Bekleyip gelişmeleri göreceğiz hep birlikte..."
- "Ya ANAP?" dedim...
- "Mesut bey misyonunu tamamlamış artık... ANAP bitmiş ama biz görememişiz. Yüzde 1 bile oyu kalmamış. Yüzde 5 oy bizim gayretimizle alınan oy..."
- "ANAP'ın çöküşündeki en önemli etken nedir sizce?"
- "Seçimden iki gece önce Mesut bey televizyona çıktı ve (ANAP'ın oyu yüzde 5) dedi. Kendi kulaklarımla duydum. Bunu diyen birisine bu millet oy verir mi?"
- "Ya bundan sonra? Siyasete tamam mı devam mı?"
- "Önümüzde uzun bir dönem var. Bu seçimi siyaseten kaybetmek, sosyal ve ticari olarak kazanmam anlamına geliyor. O bakımdan kazanç hanesine bakacağız. Siyaseti bu dönemde yapacak olanlara Allah kolaylık versin..."
- "Alanya için bir düşünceniz var mı?"
- "Alanya'da istediğimiz neticeyi aldık. Beni destekleyen, oy veren, vermeyen herkese teşekkür ediyorum. ANAP'ın bu seçimden birinci çıktığı tek yerleşim birimi Alanya oldu. Bunun sebep ve sonuçlarını herkes biliyor. Alanya benim memleketim. Daima Alanya'nın hizmetindeyim..."
...
Denizolgun'a hükümeti sordum öncelikle...
"Başarılı ya da başarısız demek için erken. Hala daha kredileri var. Tayyip Erdoğan'ı bir sucuk şirketinin muhasebecisi olduğu günden beri tanırım. Bir rüzgarla savrulup geldi buraya kadar. Başarılı olması benim için sürpriz olur..."
- "Ya sizin politik tercihiniz? ANAP'ta devam mı?"
- "Şu anda her partiye eşit mesafedeyim. ANAP'tan teklif aldım. Ali Talip beyle yakın temasım var. Ama, aktif siyaset için hevesim kalmadı. En azından gelişmelere bakıp yeniden şekillenecek siyasiyi tabloya göre hareket etmek en doğrusu olur. AK Parti'de hiç bir şekilde politika yapmayacağımı ve destek de vermeyeceğimi net bir biçimde söyleyebilirim..."
- "Alanya için düşünceleriniz değişti mi?"
- "Alanya benim memleketim. Alanya için müthiş projelerimiz ve vaadlerimiz vardı. Seçilseydik bugün harıl harıl Alanya için çalışıyor olacaktık. Kısmet değilmiş. Alanya'nın doğuya doğru sağlıklı bir biçimde gelişmesi gerekiyordu. Havaalanı bu gelişmenin gerekçelerinden birisi olacaktı. Diğer proje ve yatırımlarla desteklenecekti. Alanya, doğu Antalya'nın lideri olma şansını tepti. Manavgat ve Side'ye karşı mücadele edecek siyasal gücü elinden kaçırdı. Alanya'nın geleceğini dizayn edecek siyasi kadrolara ihtiyacı var..."
...
Çok büyük bir insanımızı kaybettik.
Allah rahmetini esirgemesin.
Hepimizin başı sağolsun.
(Mehmet Ali Dim - Yeni Alanya gazetesi)
***
Mühim bir açıklama: Merhum büyüğümüz Arif Ahmet Denizolgun bey, istemeye istemeye ve zor durumda kalarak oyları baraja takmadı. Kendisi, oylarımızı barajın altında bırakmak pahasına da olsa Siyonizmin ve İçimizdeki İsrail'in bir projesi olan AKPKK'nin gücünü mümkün olabildiğince kırmak, zayıflatmak ve AKPKK üzerinden dine, vatana, millete, ümmete kurulacak tuzakları zayıflatmak niyeti ile hareket etmiştir. Söz konusu tarihlerden bu güne AKPKK'nin politikaları, zinanın, evlilerin zinasının, ibneliğin, misyonerliğin, domuz etinin serbest bırakılması, dinler arası diyalog fitnesine, mezhepsizlik ve modernistlik projelerine AKPKK'nin siyasi hamilik ve hizmetkarlık yapması, BOP, Suriye ihanetleri, vurgunlar, peşkeşler ve konu başlıkları ile sıralasak bile sayfalarca yer tutacak türlü ihanet faaliyetleri göz önünde bulundurulursa ve buradan o güne bakılırsa, merhum büyüğümüzün siyasi dehası ve en başta da samimiyeti görülebilir.
Ayrıca: Sucuk şirketinin özellikle hatırlatılmasının, mevzu edilmesinin sebebi de şu olabilir: https://archive.is/9nJ8J
(Mehmet Fahri Sertkaya)
DİKKAT! Bu yayını paylaşacaksınız ama büyük ihtimalle o paylaşımı sizden başka hiç kimse görmeyecek. Bu yayınımızı, Facebook, Instagram, WhatsApp ve benzeri Amerikan/Siyonist menşeli ortamlarda paylaşırsanız, arkadaşlarınıza/takipçilerinize gerçekten gösterildiğinden ve taktik surette sansürlenmediğinizden emin olunuz. Biliniz ki bu sosyal ağların gerçek sahibinin CIA ve MOSSAD olduğu ve Amerikan/Siyonist menfaatleri gereği pek çok ülkede milletleri sansürledikleri, somut deliller ile binlerce kere ispat edilmiştir.
DİKKAT! Bu yayını paylaşacaksınız ama büyük ihtimalle o paylaşımı sizden başka hiç kimse görmeyecek. Bu yayınımızı, Facebook, Instagram, WhatsApp ve benzeri Amerikan/Siyonist menşeli ortamlarda paylaşırsanız, arkadaşlarınıza/takipçilerinize gerçekten gösterildiğinden ve taktik surette sansürlenmediğinizden emin olunuz. Biliniz ki bu sosyal ağların gerçek sahibinin CIA ve MOSSAD olduğu ve Amerikan/Siyonist menfaatleri gereği pek çok ülkede milletleri sansürledikleri, somut deliller ile binlerce kere ispat edilmiştir.