Ceza evleri hamile ve bebekli kadın dolu ama bu kanunlara uygun mu? | Akademi Dergisi
Hamile kadınların tutuklanması iç hukuka göre mümkün değil
15 Temmuz darbe tiyatrosunun ardından, siyasi hayatı son bulmak üzere olan ve boğazına kadar pisliğe, suça, rüşvete, vurguna, peşkeşe, yalana, ihanete batmış durumda olan #AKpkk'nin, Ergenekoncu, Balyozcu denilen çevrelerle, "Erdoğan'ı elimize düşürdük. Artık ne istersek yapacak. Kemalizme teslim oldu.'' mealinde sözleri tekrar tekrar söyleyen Doğu Perinçek ve çevresi ile ittifak ederek, gerçekten terör örgütü olduğu hukuki zeminde hiçbir zaman ispat edilememiş FETÖ denilen bir İslam cemaatinin başındaki suçlu kişiler bahanesi ile devletten Müslümanları hukuksuzca tasfiyesi devam ediyor. Baştan sona keyfiliğin, hukuksuzluğun ve suçların hakim olduğu bu süreçte, hamile ve küçük bebekleri olan Müslüman hanımlara karşı da haksızlık, hukuksuzluk yapılıyor. Sözde bağımsız hakimler, iç hukuka göre değil, Siyonizm tarafından kurulduğu ve yönetildiği, logosuna bile Yahudi yedi kollu şamdanı (menorah) konulan, kurucu kadrosu arasında Türk bulunmayan, vatana ihaneti somut binlerce delil ile ispat edilmiş AKPKK'nin emirlerine göre kararlar veriyorlar ve hukuk geri geldiğinde ağır cezalar alacakları suçlar işliyorlar.
Hamile veya emzikli çocuğu olan kadınların gözaltına alındığı, tutuklandığı hatta işkenceye varan muamelelere maruz kaldıkları, şüpheli yakınlarının beyanlarıyla kamuoyuna yansıyor. Gazeteci Tuğba Tekerek başta olmak üzere tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen birçok kişinin bu yöndeki demeçleri de zaman zaman medyada haber oluyor.
Yaşanan bu dram örnekleri, ''Hamile veya bebeği olan annelerin gözaltına alınması ya da tutuklanmasının hukuki karşılığı var mı?'' sorusunu gündeme getirdi.
Konuya ilişkin görüşlerine başvurulan hukukçuların birleştiği nokta şu: ‘Ceza yasalarında bu husus açık bir şekilde düzenlemiş. Hamile ya da altı aydan küçük bebeği olan kadınların tutuklanması iç hukuka göre mümkün değildir.’
Hukukçular, 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanununun 16’ya 4. Maddesine dikkat çekiyor:
“Hapis cezasının infazı, gebe olan veya doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçmemiş bulunan kadınlar hakkında geri bırakılır. Çocuk ölmüş veya anasından başka birine verilmiş olursa, doğumdan itibaren iki ay geçince ceza infaz olunur”
Bu kanunun 116. Maddesi de bu durum ''tutuklular hakkında da uygulanır.''şeklinde kesin hüküm içeriyor. Ancak tüm bu bağlayıcı kanunlara rağmen, gözaltı kararı veren, tutuklamaya sevk eden hâkimler göz göre göre suç işlemeye devam ediyor.
HUKUKÇULAR: TUTUKLU AVUKATLARI TAHLİYE TALEBİNDE BULUNSUN
İç hukuktaki bağlayıcı kararlar kadar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) karar ve içtihatları da hamile kadın ve bebeği olan şüpheli ya da tutuklu anneleri koruma altına alıyor. AİHM kararları, ''Tutuklama sadece iç hukuka uygun olmakla kalmamalı, aynı zamanda keyfi de olmamalıdır. Kanunları kötü niyetli uygulama açık keyfiliktir.'' diyor
Hukukçular şu noktaya dikkat çekiyor: ‘’Yukarıdaki iki hüküm ışığında bu türden durumda olanların suç işledikleri iddia ediliyorsa, gözaltına alınmadan ifade çağrılmaları Anayasa m. 13’ün de gereğidir.
Bu nedenle zaman zaman medyada gündeme gelen hamile olan ya da 6 aydan küçük bebeği olup da tutuklananlar veya avukatları, 5275 sayılı Kanunun 16/4 ve 116. Maddelerini gerekçe gösterip tahliye talebinde bulunmalıdır.’’
TUĞBA TEKEREK, MAHPUSTAKİ 8 AYLIK ANNE ADAYINI YAZMIŞTI
Gazeteci Tuğba Tekerek, cezaevinde şahit olduğu örneklerden birini kaleme aldığı makalede şöyle anlattı: ‘’Sekiz aylık hamile bir kadın da vardı, konuşmalara pek katılmıyordu, daha çok, büyümüş bedenini idare etmeye çalışmakla meşguldü, sıkıntısı yüzünden okunuyordu. Hukuk da okuyormuş bir yandan ama şimdi hukuktan nefret ediyor. Operasyon olduğunda doğum iznindeymiş arandığını öğrenince, birlikte çalıştığı savcıya gidip “Ben teslim olmak istiyorum” demiş. Üç buçuk yaşında bir kızı varmış. “Yüzünü unuttum nerdeyse, keşke yanıma fotoğrafını alsaydım” dedi, ağlayarak. Başka birisi araya girdi “İzin vermezler ki. Ayna bile yok burada!” Evet, insanın kendi yüzünü bile unutabileceği bir yerdi burası.’’
DİKKAT! Bu yayını paylaşacaksınız ama büyük ihtimalle o paylaşımı sizden başka hiç kimse görmeyecek. Bu yayınımızı, Facebook, Instagram, WhatsApp ve benzeri Amerikan/Siyonist menşeli ortamlarda paylaşırsanız, arkadaşlarınıza/takipçilerinize gerçekten gösterildiğinden ve taktik surette sansürlenmediğinizden emin olunuz. Biliniz ki bu sosyal ağların gerçek sahibinin CIA ve MOSSAD olduğu ve Amerikan/Siyonist menfaatleri gereği pek çok ülkede milletleri sansürledikleri, somut deliller ile binlerce kere ispat edilmiştir.