Header Ads

İstanbul boğazı yapay. Karadeniz göldü, aniden deniz oldu | Mehmet Fahri Sertkaya

akademi dergisi, Mehmet Fahri Sertkaya, ufo, uzay, bilim - teknoloji, kıyamet, hz. nuh, siyonistler, karadeniz, hz zülkarneyn, süleyman aleyhisselam, ye'cüc me'cüc,

Milyonlarca kere kıyamet koptu!

Milyarlarca yıl önce bile insanlar ve çok yüksek bilim ve teknoloji vardı. Milyonlarca kere yüksek bilim ve teknoloji çağı yaşandı. Daha önceleri de başka başka Ademler yaratıldı. Her Adem neslinin sonu geldi, kıyametleri koptu ve yeni Ademler yaratıldı. İşte bu yüzden melekler, bizim Ademimiz yaratılacak iken mealen "Yine yer yüzünde kan dökecek insanlar mı yaratacaksın? Biz seni biliyor, sana ibadet ediyoruz.' dediler. İşte bu yüzden Kur'an ayetinde 'O sizden önceki babalarınızın da rabbidir' denildi. Atalarınızın denilmedi, babalarınızın denildi.

Bizim Ademimizden bize kadar geçen süre içinde de yüksek teknoloji çağı yaşandı. Nuh'un gemisi, bu gün yapamayacağımız kadar ileri bir teknoloji ile yapılmıştı. En iyi ihtimalle nükleer teknoloji ile çalışıyordu. Belki de yakıt gerektirmeyen mikro dalga iticiler ile...

Hz. Nuh, iman etmeyen o kafir kavmine ''Görmüyor musunuz, Allah yedi kat göğü nasıl yaratmış?'' dedi ve bunu dediği Kur'an ayeti ile sabit. Bunu dedi, çünkü ellerindeki teknoloji uzayın derinliklerini değil, sema katlarını bile gözetlemeye yetiyordu. Artık sema katları bile gayb (görülmeden, ölçülemeden, somut delille ispat edilemeden iman edilmesi gereken şeyler) olmaktan çıkmış, bilim olmuştu. Muhtemelen dünyayı kapsayan o büyük Nuh tufanına da, insanlıktan çıkmış bu kafir kavmin, insanlık dışı şekilde kullandığı yüksek bilim ve teknoloji sebep oldu. Muhtemelen kıyametin kopmasına da çok yüksek bilim ve teknoloji sebep olacak.

Lokman Hekim ölüme çareyi, daha doğru ifade ile vücudun tabii/doğal düzeni gereği yaşlanarak ölüme gitmesini, kendi zamanındaki yüksek teknoloji sayesinde ve bir de sarımsak tohumunu kullanarak buldu. Hazret-i Allah sarımsak tohumunu bir vesile ile yeryüzünden kaldırdı. O gün, bu gün, sarımsağın tohumu yok ama bir başka vesile ile bu gün, Siyonistlerin/Google'un Calico isimli firması da bu yöntemi buldu. Bir gün Hitler karşınıza çıkıverse, hiç şaşırmayın. Çünkü 1940'larda da bu teknoloji birilerinin elinde mevcuttu ve 2001 yılında Hitler'i, İran'daki bir terör zirvesinde gördüğünü iddia eden üst seviyeden batılı bürokratlardan, çok sayıda var.

Hz. Zülkarneyn zamanında da yüksek bilim ve teknoloji vardı. İstanbul boğazı bile o dönemdeki teknoloji ile açılmış bir sun'i boğaz. Karadeniz kocaman bir göldü. Yaklaşık 30 sene önce bu gerçek, 'adı tam konulmadan' da olsa, açıkça ''Karadeniz bir gölmüş ve aniden denize dönüşmüş'' denilmeden de olsa ispat edildi, belgesellere konu oldu, bulunan doneler duyuruldu, gösterildi ve sonra bu husus gizlendi. Bu gerçeğe hala gereğince temas edilmedi. Sadece sızıntı bilgiler mevcut. Karadeniz'in sularının altında çok sayıda yerleşim alanı ve çok sayıda tatlı su balığı fosili bulundu. Bunu ilk bulduklarında son derece şaşırmışlardı. Yapay boğaz açılınca, geniş yerleşim alanlarını su bastı. Tatlı su balığı türleri yok oldu, Karadeniz bir deniz oldu.


Hazret-i Zülkarneyn zamanında "dünyalar savaşı" da yaşandı. Ye'cüc ve Me'cüc iki kafir uzaylı insan türüydü. Hz. Zülkarneyn onlara nasıl bir teknoloji ile ve uzayın neresinde set çektiyse, teknolojimiz bu seviyeye geldi ama hala Kur'an ayetlerinde ve hadislerde kastedilen manayı tam olarak anlayamadık. Hala hadislerde gerçek olduğuna temas edilmiş olan Kaf dağını bile efsane zan ediyoruz.

Ve bu yüksek teknoloji, emrine rüzgar verilen, yani çok gelişmiş hava taşıtlarına sahip olan, bir gecede ordusundan 300 bin askeri bir yerden başka yere hava yolu ile nakledebilen hazret-i Süleyman zamanında, Süleyman peygamber zamanında, bir anda kaldırıldı. Çünkü yine bu teknoloji insanlığın faydasına değil, zararına kullanılıyordu. Hz. Süleyman bu vazifeyi Kur'an'da kendisinden bahsedilen vezir Asaf'a verdi. O nasıl bir ilim/teknoloji ile mevcut bilim ve teknolojiyi bir anda yok etti, bu da sır. Hala hayallerimiz bile yetmiyor. Tahminde bile bulunamıyoruz.

Bir asırdan fazladır dünyamıza gelen ama asla saldırmayan ve işgal etmeyen o akıl almaz teknolojili uzaylı insan türleri, o UFO'larla gelen medeniyetlerin yüksek ahlaklı insanları ile belki de aynı bilim ve teknoloji seviyesinde olacaktık, belki de aramızda binlerce yıllık bilim ve teknoloji farkı olmayacaktı, şayet 3-5 bin sene önce, hazret-i Süleyman zamanında gezegenimizdeki bilim ve teknoloji bir anda kaldırılmasaydı...

Lakin kötüye, insanlığın zararına kullanıldığı ve tarifi imkansız acılara, zulümlere sebep olduğu için o yüksek bilim ve teknoloji bir anda kaldırılmasaydı, bütün kainatın dini anlamda merkezi olan gezegenimiz, varlıkta kalabilecek miydi? Rus bilim adamları, çekinmeden, şeffafça duyurmuştu, uzaydan gelen ve 80 bin yıl önce ümitsizce uzaya gönderilmiş yardım çığlıkları hadisesini. 80 bin yıllık bir mesafedeki ve üzerinde hayat bulunan bir gezegende 80 bin yıl önce çok yüksek teknoloji geliştiğini, bunun gezegen çapında felaketlere neden olduğunu ve bunların yalvarırcasına bir ses tonu ile uzaya mesaj gönderdiklerini... Onların, gezegenleri üzerindeki hayatı, yüksek teknoloji ile kendi kendilerine yok ettikleri gibi, şayet 3-5 bin sene önce ani bir format atılmasaydı, bizim gezegenimiz de o zamanlar yok olacak mıydı?

Aklımızın almayacağı sayıda gök ada (galaksi) var. Artık yüz milyarlarla değil, trilyonlarca gök ada olduğu tahmini yapılıyor. Bunların her birinde ortalama trilyon tane güneş var. Bu güneşlerin ortalama beşte birinde, üzerinde hayat olan en az bir gezegen var. En kötü tahminle, üzerinde hayat olan kat trilyonlarca gezegen var. Bunların hepsinin üzerinde, bütün kainatı yok edecek olan kıyamet sabahına kadar, iman ile küfrün mücadelesi var ve kim bilir bu güne kadar kaç tanesi, kendi ürettikleri teknolojinin kurbanı oldular.




'Karadeniz sanki bir günde denize dönüşmüş gibi...'

Karadeniz'e dair yaklaşık 30-40 yıldır yapılan araştırmalardan elde edilen şok edici bilgiler, dünya insanlığına, nedendir bilinmez, şeffafça, tamamıyla aktarılmıyor. 

Hala Karadeniz'e kıyısı olan ülkelerdeki halkların bile ciddi bir kısmı, Karadeniz'in birkaç bin sene öncesine kadar bir iç göl olduğunu, bir gün gelince aniden denize dönüştüğünü bilmiyor. Sanki birileri, bu gerçeklerin tartışılmasını, öğrenilmesini istemiyor. Oysa bu gerçekler bilimsel olarak ispat edildi. Ülkemizde de 2006'dan bu yana bazı akademisyenler bu gerçekleri dillendirdi ama hala gereğince üzerine düşülmedi. Ve hala bir iç göl iken denize dönüştüğünü bilenler bile, bu dönüşümün çok çok ani bir şekilde olduğunu bilmiyor. 

Oysa çok ciddiye alınması gereken bazı batılı ve özellikle Bulgar araştırmacılar 'Karadeniz sanki bir günde denize dönüşmüş gibi...' şeklinde son derece sarsıcı cümleler bile kurmuşlar. 

Göl ise göldür. Çok ani bir şekilde denize dönüşmüşse, dönüşmüştür. Neden gereğince tartışılmaz ve üzerinde durulmaz? Müslümanların, günümüzde mevcut olan bilim ve teknolojinin olmadığı zamanlardan bu yana, asırlardan bu yana anlattığı ve sözde bilimsellik adına "efsane" denilip geçilen bilgiler gerçek çıkacak diye mi endişe ediliyor. İstanbul boğazının ve cebel-i Tarık boğazının yapay olduğu ve ab-ı hayat içerek kıyamete kadar hayatta kalacak olan Hızır aleyhisselam ile, boğazların yapay olarak açıldığı çağda, bütün dünyaya hakim bir devleti olan hazret-i Zülkarneyn'in, birlikte bu boğazları açtığı meydana çıkacak diye mi bir endişe var?

Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde bile yer bulmuş ve bu güne kadar efsane denilip geçilmiş bilgiler, gerçek çıkacak diye mi bir endişe var?





Neden?

1975'te bile bilimsel olarak ispat edilmiş bir husus, 2012'nin haberlerinde bile bir 'teori' olarak anılıyor. Neden?

Bu gerçek, bu bilimsel ispatlar kabul edilince, dünyada ne gibi bir değişim olacak ve kimler nasıl bir zarar görecek de, birileri bu gerçeğin üzerine gereğince gitmiyor ve gidilmesini istemiyor?


Video kesitini izlediğiniz belgeselin tamamını izleyin!




Bu belgeselde de, üstteki belgeselde konu edilen bulgulara benzer bulgular elde edildiğine temas ediliyor ve Karadeniz'in bir iç göl iken bir anda ani şekilde denize dönüştüğünün kesin delilleri olduğu anlatılıyor. Üstteki belgeselde temas edilmeyen yönlerine ve bulgulara da temas ediliyor. Yaşananı bilimsel olarak izah edemedikleri için, kazılarda geçmişte yapılmış yüzlerce yüksek teknoloji ürünü parça bulunduğu halde ve piramitler göz önünde olduğu halde, geçmişte de yüksek teknoloji olacağına ihtimal bile vermedikler için, bir tufan gerçekleşmiş olduğunu düşünüyorlar ve bu çerçevede yorumluyorlar.  


Yorum yapmadan önce şu yayındaki görselleri, videoları mutlaka inceleyin: http://ow.ly/WqPw30cThWo

Evliya Çelebi'nin meşhur Seyahatnamesi'nde de İstanbul boğazının yapay olduğu iddia edilmiş: http://ow.ly/LKes30cTlbq

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Dikkat!
 Gerçek sahibinin CIA olduğu ispat edilmiş olan Facebook ve benzeri Amerikan menşeli sosyal ağlar bizi uzun yıllardır sansürlüyor. Bu yayını paylaşıp, söz konusu sosyal ağlar üzerinde yaymayı, duyurmayı başaramayacaksınız. Ayrıca bu sosyal ağlardaki sayfalarımıza takipçi olduğunuzda, paylaştıklarımızın çoğunu göremeyeceksiniz. Bu, son sekiz senedir bu şekilde. Bu nedenle bizi, Akademi Dergisi'ni ve Mehmet Fahri Sertkaya'yı, farklı konudaki yüzlerce sitelerimizin bütün yayınlarını Telegram kanalımızdan takip etmenizi tavsiye ederiz: www.t.me/AkademiDergisi

(Takipçiler birbirinin isim ve telefon numaralarını bile göremez. Çok güvenli ve huzurlu bir ortamdır.)
Blogger tarafından desteklenmektedir.