İdamları destekliyorum. Cemaat-i İslami, İslami bir teşkilat değildir. | Mehmet Fahri Sertkaya
Hiçbir müslümanın kasapları, kundakçıları, canileri, teröristleri destekleme hürriyeti, hakkı olamaz.
Bir Müslüman olarak idamları destekliyorum!
Bangladeş'te Cemaat-i İslami yöneticilerinin birer ikişer idam edilmelerinden yana hiçbir rahatsızlık duymuyorum. Adaletin tecelli ettiğine inanıyorum.
Cemaat-i İslami denilen teşkilatın genel anlamda müslümanlardan müteşekkil olduğuna, gerçekten bir İslami teşkilat olduğuna, teşkilat mensuplarının gerçekten İslami esaslarla hareket ettiklerine de inanmıyorum. Mevcut şartlarda da beni buna kimse inandıramaz.
Zaten buna 170 milyon nüfusu olan ve yüzde 90'ı sünni müslüman olan Bangladeş halkı da inanmıyor ve aynı ülkemizdeki Zilli Görüşçülük gibi laçka, samimiyetten uzak hareket eden ve faydadan çok zarar veren Cemaat-i İslami teşkilatını sahiplenmiyorlar.
Bangladeş halkının yüzde 49'u "Beni seçerseniz Cemaat-i İslami'nin liderlerinin suçlarından dolayı yargılanmasını, adaletin temin edilmesini sağlayacağım" diyen kişiye oy verdi, mecliste yüzde 49'ile ona güç verdi.
Bangladeş Pakistan'dan ayrılırken, bağımsızlığını kazanırken, yani 1971 yılında, o kadar çok kan aktı ki katliama tabi tutulan, kundaklanarak öldürülen, işkence ile öldürülen, dövülerek öldürülen, tecavüz edilerek öldürülen insanların sayısı en az 500 bin kişiydi... Farklı kaynaklar bu sayıyı 3 milyona kadar çıkarıyorlar. Halk arasında o günden bu güne, şimdi asılmakta olan Cemaat-i İslami liderlerine "kasap", "kundakçı" şeklinde lakaplar verilmiş. Hiçbir müslümanın kasapları, kundakçıları, canileri, teröristleri destekleme hürriyeti, hakkı olamaz.
Müslümanlar bir harpte bile, illa gerekmiyorsa bir ağacın dalını bile kırmaz. Bir hayvanın bacağını bile kırmaz. Sivillere, masumlara, kadınlara, harbe katılmamış ve tarafsız kalmış erkeklere, din adamlarına, ihtiyarlara, çocuklara, bebeklere elini bile kaldıramaz. Mallarına da dokunamaz. Temel hak ve hürriyetlerini ta ibadet özgürlüklerine kadar, asla engelleyemez.
Cemaat-i İslami, itikadı son derece bozuk olan, niyeti de bozuk olan, ameli de bozuk olan ama Türkiye'de kendini ehl-i sünnet ve hatta üstad zan edenlerin bile "allame" zan ettiği şii sapık Mevdudi tarafından Pakistan'da kurulmuş, son derece bozuk bir teşkilattır.
(Bakınız: Çakma üstad Kadir Mısıroğlu'nun onlarca yıldır bütün ikazlara rağmen ısrarla, kendi yayın evi olan Sebil yayınevinden basıp sattığı "İslam nazarında doğum kontrolü" isimli Mevdudi kitabı rezaletine ya da Mevdudi gibi Şii olan, Lübnanlı Ömer Ferruh'un "İslam Aile Hukuku" isimli küfre bile götüren, mut'a nikahını bile savunan kitabını onlarca senedir bütün ikazlara rağmen satması rezaletine.)
Bangladeş'deki Cemaat-i İslami, Pakistan'daki Cemaat-i İslami'nin şubesidir. İtikad, zihniyet, hareket tarzı tamamen aynıdır. Keyfidir. İslami değildir. Bir teşkilatın adında "İslam" geçiyor olması, uygulamalarının bir kısmının İslami esaslara uyması, o teşkilatın tamamıyla İslami olduğunu göstermez. Gerçek bir İslam teşkilatı olduğu anlamına ve yaptığı bin türlü rezilliğin İslam'ın emri olduğu anlamına gelmez.
Bangladeş halkının, sadece "kimlikte müslüman" olan, sadece "adı müslüman" ve aslında dinle, diyanetle hiç ilişiği olmayan kuru kalabalığı çıktıktan sonra geriye kalan gerçek dindar müslümanları, ehl-i sünnettir hatta ehli tariktir. Bu yüzden olsa gerek çeşitli ülkelerin istihbarat servislerinin ve en başta da şii İran'ın bütün gayretlerine rağmen bu halk, bu sözde İslami teşkilatı benimsememiştir. Cemaat-i İslami'nin merkezi olan Pakistan, İran'dan sonra en çok şiinin yaşadığı ülkedir.
1971 yılından bu güne kadar Bangladeş halkı hep bu katillerin, fitnecilerin, adi teröristlerin adaletle yargılanıp hak ettikleri cezaları almasını talep etmiş ama sürekli yönetime darbe yapılması, hiçbir hükumetin gerçek anlamda idareyi ve gücü eline alamaması yüzünden ötelenmiştir. Ümid ediyorum ki Tükiye'de de bir gün gerçekten Türk ve Müslüman olanlar idareyi eline aldığında, AKPKK'nin darbe kurgusu için vatandaşların önüne av edilen mehmetçiklerimizin hesabını hem idarecilerden hem de kendilerine silah doğrultmamış ve ateş etmemiş askerlerimizi bile sadistçe katleden sivillerden hukuk yolu ile alacaktır. Günümüzdeki hukuk sistemine göre bu sivil sadist katillerin suçları için 25 sene zaman aşımı süresi vardır. Önümüzdeki 25 sene içerisinde herhangi bir gün, bunun gerçekleşmesi ihtimali çok yüksektir.
Sözde İslami, özde Mason ve Siyonist hizmetkarı, Siyonistlerin kurduğu sözde İslami parti AKPKK'nin yılmaz, yorulmaz şakşakçısı basın ve medyamızın, ülkemizin müslümanlarının gözünden kaçırdığı çok önemli bir husus da şudur ki, Bangladeş hükumeti, bu yargılamaların uluslar arası bağımsız bir mahkeme kurularak yapılmasını BM'den istemiş, bunun üzerine, başta sömürgeci ve yüz milyonla masumun katili Fransa olmak üzere, pek çok batılı devlet ani ve sert bir refleksle bu talebi veto etmişlerdir. Siyonistlerin, Yahudilerin, Masonların, sömürgeci batılı devletlerin ellerini karıştırmadığı bir yerde, kısa sürede yüz binlerce ya da milyonlarca insanın katledildiğini, dünya çok fazla görmemiştir.
Şu artık iyice bilinmelidir ki, Mevdudi iddia edildiği gibi allame değildi. Alim de değildi. Gençlik yıllarında babası rahatsızlandığı için sıkıntılı bir geçim mücadelesi içinde kalıp ilim tahsili imkanı bulamadı. Buna rağmen sömürgeci İngilizlerin maşalarının Pakistan'da kurduğu sözde milli dergi ve gazetelerde faaliyet gösterdi. Ağzı iyi laf yapardı. Zekiydi ve etrafını etkilerdi. Sonra da hiçbir yeterliliği olmadan kendisi bir dergi kurdu. Tabii ki yeterliliği olmadan, dinini doğru şekilde öğrenip de daha kendisini bile kurtaramadan, kafasına göre bir İslam anlatmaya başladı. Sonra tutup Cemaat-i İslami'yi kurdu. Sonra da güç odaklarının denge mücadelesi arasında bir o yana bir bu yana hem kendisi hem teşkilatı savruldu durdu. Mevdudi'nin ve Cemaat-i İslami'nin itikadi ve ameli (inanç ve uygulamadaki) sapıklıkları, ayrı bir inceleme konusudur ve özet geçmek bile günler sürer.
Doğu Türkistan meselesini CIA ile birlikte kaşıyan, adice planlar içinde olan ülkemizdeki İslamcılara nasıl set olduysak, "Doğu Türkistan'da zulüm var" denilerek ülkemizde paylaşılan yüzlerce görselin ve haberin doğru olmadığını nasıl ispatladıysak, o tuzaklara nasıl mani olduysak, ülkemizdeki veya dünyanın herhangi bir yerindeki İslamcıların, biz müslümanlara ve İslam davasına zarar vermelerini de her zaman engelleyeceğiz. İslam davasından İslamcıları ve İslamcı zihniyeti düşüreceğiz.
Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi
Bangladeş'deki Cemaat-i İslami, Pakistan'daki Cemaat-i İslami'nin şubesidir. İtikad, zihniyet, hareket tarzı tamamen aynıdır. Keyfidir. İslami değildir. Bir teşkilatın adında "İslam" geçiyor olması, uygulamalarının bir kısmının İslami esaslara uyması, o teşkilatın tamamıyla İslami olduğunu göstermez. Gerçek bir İslam teşkilatı olduğu anlamına ve yaptığı bin türlü rezilliğin İslam'ın emri olduğu anlamına gelmez.
Bangladeş halkının, sadece "kimlikte müslüman" olan, sadece "adı müslüman" ve aslında dinle, diyanetle hiç ilişiği olmayan kuru kalabalığı çıktıktan sonra geriye kalan gerçek dindar müslümanları, ehl-i sünnettir hatta ehli tariktir. Bu yüzden olsa gerek çeşitli ülkelerin istihbarat servislerinin ve en başta da şii İran'ın bütün gayretlerine rağmen bu halk, bu sözde İslami teşkilatı benimsememiştir. Cemaat-i İslami'nin merkezi olan Pakistan, İran'dan sonra en çok şiinin yaşadığı ülkedir.
1971 yılından bu güne kadar Bangladeş halkı hep bu katillerin, fitnecilerin, adi teröristlerin adaletle yargılanıp hak ettikleri cezaları almasını talep etmiş ama sürekli yönetime darbe yapılması, hiçbir hükumetin gerçek anlamda idareyi ve gücü eline alamaması yüzünden ötelenmiştir. Ümid ediyorum ki Tükiye'de de bir gün gerçekten Türk ve Müslüman olanlar idareyi eline aldığında, AKPKK'nin darbe kurgusu için vatandaşların önüne av edilen mehmetçiklerimizin hesabını hem idarecilerden hem de kendilerine silah doğrultmamış ve ateş etmemiş askerlerimizi bile sadistçe katleden sivillerden hukuk yolu ile alacaktır. Günümüzdeki hukuk sistemine göre bu sivil sadist katillerin suçları için 25 sene zaman aşımı süresi vardır. Önümüzdeki 25 sene içerisinde herhangi bir gün, bunun gerçekleşmesi ihtimali çok yüksektir.
Sözde İslami, özde Mason ve Siyonist hizmetkarı, Siyonistlerin kurduğu sözde İslami parti AKPKK'nin yılmaz, yorulmaz şakşakçısı basın ve medyamızın, ülkemizin müslümanlarının gözünden kaçırdığı çok önemli bir husus da şudur ki, Bangladeş hükumeti, bu yargılamaların uluslar arası bağımsız bir mahkeme kurularak yapılmasını BM'den istemiş, bunun üzerine, başta sömürgeci ve yüz milyonla masumun katili Fransa olmak üzere, pek çok batılı devlet ani ve sert bir refleksle bu talebi veto etmişlerdir. Siyonistlerin, Yahudilerin, Masonların, sömürgeci batılı devletlerin ellerini karıştırmadığı bir yerde, kısa sürede yüz binlerce ya da milyonlarca insanın katledildiğini, dünya çok fazla görmemiştir.
Şu artık iyice bilinmelidir ki, Mevdudi iddia edildiği gibi allame değildi. Alim de değildi. Gençlik yıllarında babası rahatsızlandığı için sıkıntılı bir geçim mücadelesi içinde kalıp ilim tahsili imkanı bulamadı. Buna rağmen sömürgeci İngilizlerin maşalarının Pakistan'da kurduğu sözde milli dergi ve gazetelerde faaliyet gösterdi. Ağzı iyi laf yapardı. Zekiydi ve etrafını etkilerdi. Sonra da hiçbir yeterliliği olmadan kendisi bir dergi kurdu. Tabii ki yeterliliği olmadan, dinini doğru şekilde öğrenip de daha kendisini bile kurtaramadan, kafasına göre bir İslam anlatmaya başladı. Sonra tutup Cemaat-i İslami'yi kurdu. Sonra da güç odaklarının denge mücadelesi arasında bir o yana bir bu yana hem kendisi hem teşkilatı savruldu durdu. Mevdudi'nin ve Cemaat-i İslami'nin itikadi ve ameli (inanç ve uygulamadaki) sapıklıkları, ayrı bir inceleme konusudur ve özet geçmek bile günler sürer.
Doğu Türkistan meselesini CIA ile birlikte kaşıyan, adice planlar içinde olan ülkemizdeki İslamcılara nasıl set olduysak, "Doğu Türkistan'da zulüm var" denilerek ülkemizde paylaşılan yüzlerce görselin ve haberin doğru olmadığını nasıl ispatladıysak, o tuzaklara nasıl mani olduysak, ülkemizdeki veya dünyanın herhangi bir yerindeki İslamcıların, biz müslümanlara ve İslam davasına zarar vermelerini de her zaman engelleyeceğiz. İslam davasından İslamcıları ve İslamcı zihniyeti düşüreceğiz.
Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi